"Bitkisel Kozmetik"

Beslenmenin Önemi ...

Dr. Aleksi

10/18/20258 min oku

Beslenmenin önemi ...

Dr. TERRY WAHLS, Iowa Carver College Üniversitesi Tıp Fakültesinde tıp profesörüdür, 60'dan fazla kitap ve kitap bölümleri yazmış ve altı kez “New York Times çok satan yazar” ödülü almış bir yazardır.

Multipl Skleroz Dr. Wahls'i tekerlekli sandalyeye düşürdükten sonra, yaşadığı büyük üzüntünün ardından hastalığının üstesinden gelmek için, otoimmün hastalık ve beyin biyolojisini kapsamlı bir şekilde araştırdı ve Fonksiyonel Tıp'ın ilkelerini benimsedi.Kendi ilacı olarak gıdaya güvenmekle doğru bir seçim yaparak benzersiz, besinden-zengin beslenme planı için kılavuz olarak Taş Devri İlkelerini kullanmaya başladı. Bozulan metabolizmasının kendini düzeltmeye başlatmasıyla Dr. Wahls çok geçmeden tekerlekli sandalyeye bağımlı olmaktan kurtuldu. Yazdığı kitaplarda insanlara, beyin ve vücut sağlığınızı korumak ve iyileştirmek için nasıl yenir? ve nasıl yaşanırı? bunu öğretti.” , Fonksiyonel Tıp ekolünü yaratan .Dr. Mark Hyman; Wahls'ın Wahls protokolu kitabının otoimmün veya diğer kronik sağlık problemlerinden yakınan bir çok hasta için yaşamlarını değiştirebilecek önemli bir kaynak olduğunu ifade etmiştir.

Moskova Halk Sağlığı eski başkanı Prof. Doktor Mikhail Tombak, yazdığı bir kitapta, beslenme konusunda şunları söylüyor: '' Farklı yerlerde, farklı zamanlarda yapılan bağımsız araştırmalar göstermiştir ki, doğu tıbbının tavsiye ettiği şekilde, ölçülü yemekten hiç kimsenin ölmediği, buna karşılık aşırı yemenin pek çok erken ölümün nedeni olduğunu şüpheye yer bırakmayacak kesinlikle doğrulamıştır. Dünya Sağlık Örgütüne bağlı bir komisyon birkaç Tibet manastırında bazı araştırmalar yaptı. Bu manastırlarda yaşayan ve kimileri oldukça yaşlı olan rahiplerin yüzde doksanı bu araştırmalar kapsamında muayene edildi. Sonuçta yaşlarından bağımsız bir şekilde, rahiplerin fiziksel açıdan formda ve neredeyse tamamen sağlıklı oldukları ortaya çıktı. Yüzde altmışında diş çürümesi, dolaşım bozukluğuna ve sindirim sistemi rahatsızlıklarına hiçbir şekilde rastlanmadı. Bu manastırda yaşayan rahiplerin beslenme rejimleri oldukça sadedir. Manastırda buzdolabı yada doğal gazla çalışan ocaklar bulunmaz. Et rafine edilmiş yiyecekler ve şeker asla tüketilmez. Menülerinde ana besinler arpa çöreği, bitki çayları ve duru sudur. Yaz mevsiminde beslenme rejimlerini turp, havuç ve pirinç zenginleştirir.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre; süt , et ve rafine edilmiş gıda tüketiminin en fazla olduğu ABD, Almanya veya Fransa gibi gelişmiş ülkelerde genel sağlık düzeyi çok daha kötü durumda.

Günümüzde sağlık hizmetlerine ne kadar çok harcama yapılırsa yapılsın daha az karşılık alınıyor. Birleşik devletler neredeyse tüm gelişmiş ülkelerden bile daha kötü sağlık hizmeti sonuçlarına ve daha düşük yaşam beklentilerine sahip. Kronik hastalıklar, bitmek bilmeyen ıstıraplara ve finansal kaynakların tükenmesine neden oluyor.

ABD de her üç aileden ikisinde kanser vakası yaşanıyor. Her beş kişiden ikisinde kalp-damar hastalığı ve buna bağlı ölümlere rastlanıyor. Çok sayıda insan da şeker hastalığından muzdarip. Toplam nüfusun %19 u ise kronik hastalıklara yakalanmış durumda. Bu da, neredeyse her beş kişiden birinin kronik bir hastalığı olduğu anlamına geliyor.

Almanyada nüfusun yüzde yirmisi şeker hastası , sekiz ila onaltı yaş arasındaki çocukların %20' sinde hem fiziksel olarak hem de zeka açısından gelişim bozukluklarına rastlanıyor. Romatizmal hastalıklar ve eklem iltihapları ise nüfusun %15-17 sini etkiliyor.

Fransa'da nüfusun %15 -20 si alerjilerden muzdarip. Ülkede işitme ve görme sorunları olan, on sekiz yaşın altında dört yüz elli bin çocuk var. Altı yaş ve altındaki bir buçuk milyon çocuk astım hastası.

Gelişmiş sanayi ülkelerinde, herhangi bir sağlık sorunuyla doğan çocukların oranı son 25 yıl içinde iki kat artmış durumda. Ne yersek o'yuz. Çatal kaşıklarımızla adeta mezarlarımızı kazıyoruz.

Yapılan araştırmalara göre meyve ve sebze ağırlıklı beslenmenin kronik rahatsızlıkları engellendiği tespit edilmiştir. Koroner kalp rahatsızlığından kaynaklı ölüm oranının soya fasulyesi ve sebzelerce zengin geleneksel Japon diyeti ve zeytinyağı, meyve, sebze ve tahılların sık tüketildiği Akdeniz diyetiyle beslenen kişilerde % 4-5 iken Kuzey Avrupa’da bu oranın %15’e çıktığı bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (FAO), 2020’de ölüm ve sakatlıkların ana sebebinin kalp rahatsızlıkları ve inmeden kaynaklanacağını ifade etmektedir.

Beslenme ve Uzun Yaşam: Hücresel Yakıtın Seçimi Sağlığın Kaderini Belirler

1. Beslenmenin Biyolojik Önemi

İnsan vücudu, milyarlarca hücreden oluşan dinamik bir biyokimyasal laboratuvardır. Her hücre, yaşamını sürdürebilmek için enerjiye ve yapı taşlarına ihtiyaç duyar. Bu enerji ve yapı taşları üç temel makro besin grubundan sağlanır:

  • Karbonhidratlar (şekerler ve nişastalar)

  • Proteinler (amino asitler)

  • Yağlar (lipidler)

Bu üç grup arasında dengeli bir oran, metabolik sağlığın temelini oluşturur. Ortalama olarak sağlıklı bir yetişkin için ideal oranlar şu şekilde önerilir:

  • Karbonhidratlar: %30–40

  • Proteinler: %20–30

  • Yağlar: %30–40

Bu oranlar yaşa, fiziksel aktiviteye ve metabolik duruma göre değişmekle birlikte, yüksek karbonhidratlı beslenme modern çağın birçok kronik hastalığının merkezinde yer alır.

2. Karbonhidrat Ağırlıklı Beslenmenin Karanlık Yüzü

Modern diyetlerin büyük kısmı (%60–70) karbonhidrattan oluşur. Özellikle rafine şeker ve un içeren gıdalar, glisemik yükü yüksek besinlerdir ve vücuda kısa sürede büyük miktarda glikoz sağlar. Bu durumun başlıca sonuçları:

İnsülin Direnci ve Tip 2 Diyabet

Glikoz fazlalığı pankreastan sürekli insülin salınımına neden olur. Hücreler bu hormona karşı duyarsızlaşır — buna insülin direnci denir. Zamanla kandaki glikoz ve insülin seviyesi kronik olarak yüksek kalır.
Bu durum sadece diyabete değil; obezite, hipertansiyon, karaciğer yağlanması ve metabolik sendrom gibi birçok hastalığa zemin hazırlar.

Kronik İnflamasyon ve Ateroskleroz

Yüksek glikoz, endotelyal (damar iç yüzeyi) hücrelerde oksidatif stres yaratır. Glikoz ve proteinlerin birleşmesiyle ileri glikasyon ürünleri (AGEs) oluşur. Bu toksik moleküller damar duvarlarında birikir, aterosklerotik plak oluşumuna neden olur. Sonuçta kalp krizi, felç ve damar sertliği riski artar.

Beyin ve Sinir Sistemi Üzerine Etkiler

Glikoz fazlalığı, nöronlarda oksidatif yükü artırarak nörodejenerasyon sürecini hızlandırır.
Bu durum “beyin sisi” olarak bilinen zihinsel bulanıklık, dikkat dağınıklığı ve uzun vadede Alzheimer tipi demans riskini artırır. Alzheimer hastalığı günümüzde “Tip 3 Diyabet” olarak da adlandırılmaktadır.

3. Mitokondrinin Yakıt Tercihi: Yağ mı, Şeker mi?

Mitokondriler, hücrelerin enerji santralleridir. Enerji üretiminde kullanılacak yakıt türü, sağlığın yönünü belirler:

Yakıt Türü Enerji Verimi Oksidatif Stres Metabolik Etki

Glikoz (karbonhidrat) 36 ATP glikozYüksek ROS üretimi Kısa süreli enerji, inflamasyon eğilimi

Yağ asitleri / keton cisimleri 120 ATP yağ asidi Düşük ROS Stabil enerji, mitokondri koruyucu

Yağ oksidasyonu (ketozis) sırasında beta-hidroksibütirat (BHB) gibi keton cisimleri üretilir. BHB sadece enerji değil, aynı zamanda antiinflamatuar ve nöroprotektif bir sinyal molekülüdür.

Yağ yakımı sırasında mitokondriler daha az serbest radikal üretir, enerji üretimi daha verimli ve sürdürülebilirdir.

Glikoz ağırlıklı metabolizma ise proteinleri glikozlaştırarak (glikasyon) yapısal deformasyona uğratır, bu da yaşlanma, doku dejenerasyonu ve hücresel “çöp” birikimine neden olur.

En İyi Diyet Hangisidir?

Yeryüzünde yaşayan tüm insanların akıllarındaki ortak sorulardan birçoğu beslenme şekilleri hakkında. İşte bu sorulara cevap vermek için her yıl yirmiden fazla sağlık profesyoneli tarafından, binlerce bilimsel makale taranıp EN İYİ DİYETLER listesi oluşturulmaktadır. Bu liste U.S. News tarafından düzenli olarak güncellenmekte ve BEST DIETS OVERALL adı ile yayımlanmaktadır. 40 diyetin yer aldığı listede diyetler, güvenlik, etkililik, uygulanabilirlik, kilo verme ve hastalıklardan korunma gibi özelliklerine göre sınıflandırılmaktadır.

Bir Diyetin "En İyi" Olduğuna Nasıl Karar Verilir?

"US News" bu konuda dünyanın öncü kuruluşudur. "En İyi Diyetler Listesi" hazırlar ve yıllık olarak günceller. US News web sitesinin editörleri, tıbbi bilimsel yayınları, resmi raporları ve diğer kaynakları aylar boyunca tarayarak her bir diyet için bir profil hazırlar. Bu profil diyetin nasıl uygulandığını, neyi amaçladığını ve sağlık risklerini içermektedir. Daha sonra uluslararası bilim arenasında tanınmış doktor, beslenme uzmanı ve araştırmacılardan oluşan 22 kişilik ekip her bir diyeti kendi görüşlerini katarak 7 kategoride değerlendir.

Bu kategoriler;

  • Ne kadar kolay uygulanıyor?

  • Kısa dönemde kilo verdirme etkisi

  • Uzun dönemde kilo verdirme etkisi

  • Beslenme açısından tamamlayıcılığı (günlük beslenme ihtiyacını karşılaması)

  • Sağlık açısından güvenilirliği

  • Diyabetten (şeker hastalığı) korunmada ve yönetilmesindeki etkisi

  • Kalp hastalıklarından korunmada ve yönetilmesindeki etkisi değerlendirilerek oluşturulur.

Editörler uzmanların değerlendirmelerini 1’den (en düşük) 5’e (en yüksek) olacak şekilde puanlama sistemine çevirdiler. Böylece yaklaşık 40 diyetten oluşan bir sıralama meydana gelir.

  • 2022'nin "En İyi Diyetler" listesine göre Akdeniz Diyeti, artık en sağlıklı diyet! Bunun en önemli sebebi, yeni bilimsel kanıtların, bu diyetin birçok kronik hastalığa karşı koruma sağlamasının yanında, "uzun yaşama" da katkı sağladığının göstermesidir. Akdeniz Diyeti’nde amaç, bireylerin sağlıklı kilolarının korunması ve ortaya çıkabilecek şeker, yüksek tansiyon gibi kronik hastalıkların ve kanser riskinin azaltılmasıdır. Yapılan araştırmalarda Akdeniz Diyeti’ni uygulayan Akdeniz ülkelerinde yaşam sürelerinin daha uzun olduğu ve bireylerin daha sağlıklı bir yaşam sürdükleri görülmüştür.

Dünyada bazı bölgelerde yaşam süreleri belirgin bir şekilde daha uzundur. İkaria (Yunanistan) ve Sardinya (İtalya)'da Akdeniz tipi beslenme vardır.

4. Uzun Yaşamın Sırları: Blue Zones ve Beslenme Modelleri

Dünyada “Blue Zones” olarak bilinen bazı bölgelerde (örneğin Okinawa – Japonya, Ikaria – Yunanistan, Sardinya – İtalya) insanların 90–100 yaşına kadar sağlıklı yaşamalarının sırrı, genetikten çok beslenme modelinde yatıyor.

Okinawa Diyeti

  • Düşük kalorili, yüksek lifli ve antioksidan zengini

  • Tatlı patates, deniz yosunu, sebzeler ve az miktarda balık

  • Düşük insülin yükü → düşük inflamasyon

Akdeniz Diyeti

  • Zeytinyağı, sebze, tam tahıl, baklagil, balık ve ölçülü şarap

  • Yüksek omega-3, polifenol ve flavonoid içeriği

  • Kardiyovasküler sistem için koruyucu etki

Ketojenik Diyet

  • Karbonhidrat minimum (%5–10), yağ yüksek (%60–70), protein orta

  • Mitokondri fonksiyonunu destekler, beyin enerjisini stabilize eder

  • Ancak uzun vadede mineral eksiklikleri ve böbrek yükü riski olabilir

5. Bilimsel Değerlendirme: Karşılaştırmalı Özet

Diyet TipiKarb (%)Yağ (%)Protein (%)Ana FaydasıPotansiyel RiskiBatı tipi (modern)60–702010–15Kolay enerjiDiyabet, inflamasyonAkdeniz403525Kalp koruyucuYüksek tahıl oranıOkinawa303040Uzun ömür, düşük inflamasyonDüşük enerji alımıKetojenik5–107020–25Mitokondri sağlığıElektrolit dengesizliği

6. Sonuç: Uzun Yaşam İçin Metabolik Bilinç

Sağlıklı ve uzun bir yaşam, sadece “ne kadar yediğimizle” değil, neyi yakıt olarak kullandığımızla ilgilidir.

  • Hücrelerimize yağ temelli enerji sağlamak,

  • Rafine karbonhidratlardan uzak durmak,

  • Bitkisel antioksidanlar ve kaliteli proteinleri temel almak,

hücre düzeyinde daha az oksidatif stres, daha iyi mitokondri fonksiyonu ve daha yavaş yaşlanma sağlar.
Gerçek “diyet”, kalori kısıtlaması değil, biyokimyasal denge sanatıdır.