"Bitkisel Kozmetik"
İnsulin Direncinin Kronik hastalıklarla İlişkisi
Dr. Aleksi
10/19/20257 min oku


İnsulin Direnci (IR): Kronik Hastalıklarla Bağlantı
1. İnsülin Direnci ve Artan Kronik Hastalıklar
Son 20-25 yılda, basit şeker ağırlıklı beslenme, hareketsizlik, stres ve uyku düzensizlikleri insülin direncinin temel sebepleridir. Toplumda görülme oranı %60’ın üzerinde olup sinsi seyreden bir durumdur; tetkik yapılmadığında uzun süre fark edilmez.
2. İnsülinin Görevleri ve Direnç Mekanizması
İnsülin, kan şekeri ve besinleri kas, karaciğer ve yağ hücrelerinde depolayan bir hormondur. Hücreler, aşırı şeker ve insüline maruz kaldığında, reseptör sayılarını ve duyarlılıklarını azaltarak kendilerini korur. Pankreas ise bu duruma daha fazla insülin üreterek cevap verir. Bu kısır döngü kan şekeri normal olsa bile uzun vadede metabolik bozulmalara yol açar.
Analojik örnek: Hücreler, kötü bir kokuya alışan burun gibi insüline duyarsızlaşır.
3. Açlık İnsulini ve Klinik Önemi
Açlık insulini 5 uIU/mL altında olmalıdır; üzeri metabolik sorunlara işaret eder. Uzun süre yüksek insülin, Tip-2 diyabet başlamadan önce bile kalp-damar hastalıkları ve diğer kronik problemlere zemin hazırlar.
4. İnsülin Direncinin Belirtileri
Göbek çevresinde kilo artışı, kilo verememe
Enerji düşüklüğü, sabah yorgunluğu
Yemek sonrası uyku basması, beyin sisi
Soğuk terleme, titreme, çarpıntı
Tatlı krizleri, sık hasta olma
Kadınlarda adet düzensizliği, tüylenme, PCOS
5. Kronik Hastalıklarla İlişkisi
İnsülin direnci, obezite, hipertansiyon, ateroskleroz, metabolik sendrom ve Tip-2 diyabetin ana tetikleyicisidir. PCOS, kalp hastalıkları ve kanser riski ile doğrudan bağlantılıdır.
6. İnsülinin Asıl İşlevi ve Bozulması
İnsülin sadece kan şekerini düşüren hormon değil, aynı zamanda bir depolama (anabolik) hormonudur. Fazla besinleri depolayarak kan şekeri dengelenir. Glikojen depoları doluysa, fazla şeker trigliseride dönerek yağ hücrelerinde depolanır. Hareket eksikliği ve yüksek şeker tüketimi bu süreci hızlandırır.
7. Beslenme ve Yaşam Tarzının Önemi
Yemek, enerji ve yapı taşları sağlamak içindir; basit şeker zorunlu değildir. Vücut enerji fazlasını yağ olarak depolar. Bu nedenle insülin duyarlılığını korumak, hareketi artırmak ve şeker yükünü azaltmak kronik hastalıkları önlemenin temelidir.
Şeker Tüketimi Hücreler Üzerinde Ne Yapıyor?
Fazla şeker hücreler için toksiktir; vücut onu önce enerji olarak yakar, aksi durumda karaciğerde glikojene dönüştürür. Karaciğerin depoları doluysa şeker yağ hücrelerinde birikir. Sürekli şeker tüketimi ise enerji kullanımını şekere yönlendirir ve yağ yakımı durur. İnsülin direnci olan kişiler aç bile kalsalar yağlarını kullanamaz, enerji kaynağı olarak kasları kullanmak zorunda kalır. Buna glukoneogenez denir ve böbreküstü bez hormonlarının aktivasyonu ile tetiklenir.
İleri insülin direnci durumunda yemek yendiğinde enerji hızla yağa çevrilir; aç kalındığında ise yüksek insülin depo yağlarını serbest bırakmaz. Sonuç: “ya tekrar şeker ye, ya da kasını kaybet” döngüsü oluşur.
Şekerin Kan Şekerine Etkisi
Vücudumuzda sadece insülin şekeri düşürürken, kortizol, büyüme hormonu, epinefrin ve glukagon gibi dört farklı hormon şekeri yükseltir. Evrimsel olarak, asıl risk şeker düşüşüdür. Rafine şeker insanlık tarihinde kısa süreli bir fenomendir; bedenimiz, kan şekeri düşüşüne karşı dört farklı hormonla korunur.
Aşırı şeker alımı pankreasın aşırı insülin salgılamasına yol açar ve birkaç saat sonra reaktif hipoglisemi oluşur. Bu durum otonom sinir sistemini uyarır, kortizol ve epinefrin salgısı artar ve stres ile şeker yeme isteği yükselir. Kan şekeri adeta bir asansör gibi iner ve çıkar; metabolik denge ciddi şekilde bozulur.
İnsülinin Enerji ve Depolama İşlevleri
İnsülin yalnızca karbonhidrat değil, aminoasitler ve minerallerin hücre içine taşınmasını sağlar. Protein sentezini artırır, kas yapımını destekler. Özellikle sporcular insülin dengesini göz önünde bulundurarak beslenme planı uygular.
Magnezyum ve İnsülin Arasındaki Kritik Bağlantı
İnsülin, magnezyumun hücre içine girişini sağlar. İnsülin direncinde bu mekanizma bozulur ve hücre içi magnezyum eksikliği gelişir. Magnezyum enerji üretimi ve kas gevşemesi için şarttır; eksikliği kronik yorgunluk, kas krampları, fibromiyalji, migren, premenstrüel sendrom ve hipertansiyonla ilişkilidir.
Hücre içi magnezyumun eksikliği aynı zamanda insülin direncini artırır; yüksek insülin magnezyumu tüketir, magnezyum eksikliği de insülin hassasiyetini düşürür. Bu kısır döngü metabolik kaos yaratır.
Elektrolit Dengesizliği ve Kardiyovasküler Etkiler
Hücre içi magnezyum eksikliği, sodyum, potasyum ve kalsiyum dengesini bozarak damar daralması ve hipertansiyona yol açar. Sempatik sinir sistemi yüksek insüline yanıt olarak aşırı aktive olur; adrenalin ve kortizol artışı kalp-damar sisteminde risk yaratır. Yüksek karbonhidratlı öğün sonrası kalp krizi riski 2-3 kat artabilir.
İnsülin ve Kan Yağları
İnsülin trigliserid ve kolesterol metabolizmasını etkiler. VLDL ve küçük yoğun LDL’nin yükselmesi insülin direncine bağlıdır. Kolesterolü düşürmek için ilaç yerine insülini kontrol etmek kısa vadede daha etkili bir yaklaşımdır.
İnsülin Direnci ve Kardiyovasküler Risk
İnsülin mitojenik bir hormondur; hücre çoğalmasını uyarır. Karaciğer, kas ve yağ dokusunda farklı hızlarda gelişen insülin direnci metabolizmayı bozar. Karaciğer insüline dirençli ise kan şekeri kontrolsüz yükselir; kas dokusu insüline dirençli ise enerji eksikliği ve hiperglisemi oluşur. Yağ hücreleri uzun süre insüline duyarlıdır, fakat direnç geliştikçe yediğiniz şeker hızla yağ olarak depolanır.
Hiperinsülinemi nitrik oksit üretimini baskılar, damar endotelini bozar, arterlerde tıkanıklık ve plak oluşumunu tetikler. Ayrıca kan pıhtılaşmasını artırır, makrofajları köpük hücreye dönüştürerek enflamasyonu tetikler. Sonuç: insülin direnci, kardiyovasküler hastalıkların merkezi bir nedeni haline gelir.
İnsülin Benzeri Büyüme Faktörleri (IGF) ve Kanser Riski
İnsülin, vücuttaki diğer hormonların tasarımında temel bir role sahiptir. Bu hormonların önemli bir hedefi de büyüme hormonudur. Büyüme hormonu hipofizden salgılanır ve çoğunlukla gece kana karışır. Karaciğer, büyüme hormonu etkisiyle IGF (İnsülin Benzeri Büyüme Faktörü) üretir. IGF, insüline benzer yapıda olup hücre çoğalmasını uyaran reseptörlerle etkileşir. Uzun süreli yüksek insülin, IGF aracılığıyla kontrolsüz hücre büyümesini teşvik eder ve tümör oluşumuna zemin hazırlayabilir.
Araştırmalar, insülin direnci ile meme, böbrek, prostat ve endometrium kanserleri arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir.
Tiroid Hormonu ve İnsülin Etkileşimi
Tiroid hormonları metabolizmanın kritik unsurlarıdır. T4 hormonu, hücrelerde aktif T3’e dönüşmeden etkili olamaz. Karaciğer, T4’ün T3’e dönüşümünde rol oynar ve insülin direnci ilk olarak karaciğeri etkiler. Yüksek insülinli kişilerde T4 normal gözükse de T3 düşebilir; insülin düzeyi kontrol altına alındığında T3 kendiliğinden normale döner.
İnsülinin Cinsiyet Hormonları Üzerindeki Rolü
İnsülin kolesterol üretimini artırır; kolesterol ise östrojen, progesteron ve testosteron gibi cinsiyet hormonlarının hammaddesidir. DHEA üretimi de doğrudan insülinle ilişkilidir. Yüksek insülin, Seks Hormon Bağlayıcı Globulin (SHBG) seviyesini artırır ve hormonları inaktif hale getirir. Sonuç: cinsiyet hormonlarının dokulardaki etkisi azalır. Vücudumuzda neredeyse tüm endokrin işlevler insülinle ilişkilidir.
İnsülin Direnci ve Kemik Sağlığı
Yüksek insülin, kalsiyumun kemiğe depolanmasını engeller; kemik yapımında rol alan hormonlar (insülin, büyüme hormonu, IGF’ler, testosteron ve progesteron) insülinle etkileşim halindedir. İnsülin direnci anabolik hormonların işlevini bozar; kalsiyum yanlış dokularda birikir ve damar ile yumuşak dokularda kalsifikasyon riskini artırır.
Hücre Sağlığı ve İletişimi
Vücut trilyonlarca hücrenin bir araya gelmesiyle oluşur ve sağlıklı olmak, hücrelerin sağlıklı işleyişi ve iletişimi ile mümkündür. Her hücrenin genetik yapısı aynıdır; farklılık, genetik kütüphaneden hangi bölümü okuduğuyla ilgilidir. Yaşam koşulları, beslenme, hormonlar, toksinler, stres, hareket ve uyku gibi çevresel faktörler bu “okuma”yı belirler (epigenetik). Bu nedenle, yaşam tarzınız hücrelerinizin fonksiyonunu doğrudan etkiler.
İnsülin Direnci ve Yaşlanma
Yaşlanmanın en önemli işaretlerinden biri insülin direncinin artmasıdır. 100 yaşını geçenlerde yapılan çalışmalarda bazal insülin seviyeleri çok düşük bulunmuştur. Hücreler insüline sürekli maruz kaldıkça direnci artar. İnsülin direnci kontrol edildiğinde yaşlanma yavaşlar ve daha sağlıklı bir ömür mümkündür.
Basit şeker ve karbonhidratlar (glukoz, fruktoz, galaktoz) insülin direncine yol açan başlıca faktörlerdir. Kan şekeri ölçümü yalnızca glukozu gösterir; fruktoz ve galaktoz kandaki seviyeleri genellikle fark edilmez ama yine de insülini tetikler. Fazla fruktoz veya galaktoz tüketimi pankreası uyarır ve insülin direnci oluşur.
İnsülin, hücre bölünmesini uyaran mitojenik bir hormondur. Bu nedenle yüksek insülin yaşlanmayı hızlandırır. Şeker, hem insülin direncine yol açar hem de doğrudan hücreler için toksiktir. Hücresel hasarın başlıca nedenleri oksidasyon ve glikasyondur.
Oksidasyon, Glikasyon ve Doku Hasarı
Oksidasyon: Moleküllerin oksijenle reaksiyonu sonucu paslanmaya benzer bir hasar oluşur.
Glikasyon: Şekerlerin proteinlerle birleşerek A.G.E.s (Advanced Glycation End Products) oluşturmasıdır. Glikasyon cilt, damar, eklem ve sinir dokularına kalıcı hasar verebilir.
Glikasyon ve kronik inflamasyon yaşlanmayı hızlandırır. Diyabet hastalarında dokular hızla tahrip olur; yaralar zor iyileşir, damar ve sinirler zarar görür. Gıda endüstrisinde glikasyon “karamelizasyon” olarak adlandırılır. Uzun yaşamak istiyorsanız “karamelleşmeyin”.
Tip-2 Diyabet ve İnsülin Tedavisi
Tip-2 diyabet hastalarında sorun insülin yetersizliği değil, insülin direncidir. Yüksek insülinin dokular üzerindeki etkisi bozulur; kan şekeri yükselir. Diyabet, geri dönüşsüz değildir; beslenme, egzersiz ve yaşam tarzı düzenlemesi ile büyük ölçüde kontrol altına alınabilir.
Yabancı insülin kullanımının riskleri:
Hastalar hızla kilo alır, hipoglisemi atakları ve beyin sisi yaşar.
Bazı kişilerde bağışıklık sistemi insüline karşı antikor üretir; pankreastaki insülin hücreleri hasar görür. Bu, Tip-2 diyabetin Tip-1’e dönüşmesine yol açabilir.
Özetle, Tip-2 diyabetin çözümü ilaçlar değil, insülin direncini azaltan yaşam tarzı düzenlemeleridir.
