"Bitkisel Kozmetik"

Kan Basıncı, Dolaşım ve Hipertansiyonun Gerçek Anlamı

Dr. Aleksi

10/19/20254 min oku

Kan Basıncı, Dolaşım ve Hipertansiyonun Gerçek Anlamı:

1. Kan Basıncı Nedir?

Kan basıncı, kalbin pompaladığı kanın, damar duvarlarına uyguladığı hidrodinamik basınçtır.
Bu basınç, kanın 90.000 km’yi aşan damar ağında —özellikle mikron çapındaki kılcal damarlarda (kapiller)— dokulara oksijen, glikoz, aminoasit ve diğer besinlerin taşınmasını mümkün kılar.

Eğer basınç çok düşükse, kan hücreleri bu ince damar ağına ulaşamaz;
çok yüksekse, damar endotelinde mikro yırtılmalar, oksidatif stres ve inflamasyon başlar.
Yani kan basıncı, canlılığın devamı için ince bir denge hattıdır.

2. Neden Basınca İhtiyaç Vardır? (Fizyolojik Temel)

Kalp her atımda yaklaşık 70 ml kanı sol ventrikülden aortaya pompalar.
Bu itişle oluşan basınç gradyenti (yaklaşık 120 → 80 mmHg) sayesinde kan, arterlerden arteriyollere, oradan kapillere akar.
Bu basınç farkı:

  • Hücrelere oksijen difüzyonunu sağlar.

  • Hücrelerden karbondioksit ve toksinlerin uzaklaştırılmasını mümkün kılar.

  • Böbrek glomerüllerinde filtrasyon basıncını oluşturur.

Kan basıncı aslında vücudun iç hidrolik sistemidir. Basınç düşerse, tüm bu değişim süreçleri aksar.

3. Hipertansiyon Nasıl Gelişir?

Hipertansiyon, sistemik damar direncinin artmasıyla ortaya çıkar.
Bu durumun temel nedenleri mekanik, biyokimyasal ve nörohormonal düzeyde çok katmanlıdır:

Kategori Fizyopatolojik Etken Damar yapısı : Endotel disfonksiyonu, elastin kaybı, kollajen artışı, arter duvarında sertleşme (ateroskleroz). Böbrek : Sodyum ve su tutulumu, renin–anjiyotensin–aldosteron sisteminin (RAAS) aşırı aktivasyonu. Metabolik : İnsülin direnci, hiperinsülinemi, leptin yüksekliği, obezite, inflamasyon. Hücresel ortam : Asidik pH, magnezyum ve potasyum eksikliği, oksidatif stres. Sinirsel : Sempatik sinir sistemi aşırı aktivitesi, kronik stres.

Batı tıbbı vakaların %90’ını “idiopatik (nedeni bilinmeyen)” olarak tanımlar; çünkü bu durum genellikle tek bir nedenin değil, tüm sistemin bozulmuş homeostazisinin sonucudur.
Fonksiyonel ve doğu tıbbı ise bu tabloyu “enerji ve dolaşım blokajı” olarak görür.

4. Mikrosirkülasyonun Gerçek Rolü

Damar ağının %99,9’u kılcal damarlardan oluşur.
Hipertansiyonun ilk bozulduğu yer, aslında bu mikron düzeyindeki damar ağıdır:

  • Hücrelere oksijen ulaşmaz → mitokondrial fonksiyon (Enerji üretimi) azalır.

  • Karbondioksit (CO₂), laktat, serbest radikaller uzaklaştırılamaz → lokal asidoz ve inflamasyon başlar.

  • Eritrositler daralmış kapillerden geçemez → hücresel hipoksi (oksijen yetersizliği) oluşur.

Bu durum kronik inflamasyon, insülin direnci ve ateroskleroz döngüsünü besler.
Yani hipertansiyon neden değil, sonuçtur — kılcal damar ölümü ve dolaşımın bozulmasının vücut tarafından telafi edilme çabasıdır.

5. “Basıncı Düşürmek” Her Zaman İyileştirme Değildir

Eğer mikrosirkülasyon zaten tıkanmışsa, sistemik basıncı zorla düşürmek dokulara daha az kan ve oksijen gitmesine yol açabilir. Bu, metabolik olarak zayıflamış bir organizmada:

  • Beyin sisine, yorgunluğa, böbrek yetmezliğine neden olabilir.

  • Oksijenlenmeyi azaltır, çünkü akışın ana motoru olan basınç farkı azalır.

Yani “tansiyonu düşürmek”, görünürde düzeltmek, ama hücresel düzeyde oksijen açlığını artırmak anlamına gelebilir. Bu nedenle fonksiyonel tıpta hedef: → Kan basıncını düşürmekten çok, damar elastikiyetini, endotel fonksiyonunu ve mikrosirkülasyonu yeniden sağlamak olmalıdır.

6. Fonksiyonel ve Doğu Tıbbı Perspektifi

  • TCM (Geleneksel Çin Tıbbı)’e göre: Hipertansiyon “Qi ve Kan tıkanıklığı” (Qi Zhi Xue Yu) durumudur.
    Stres, karaciğer yang’ının yükselmesi ve böbrek yin zayıflığı, damar sistemini bozar.
    Tedavi “kanı ve enerjiyi serbest akışa döndürmek” üzerinedir.

  • Ayurveda’ya göre: Bu durum “Vyana Vata dengesizliği”dir; kalp ve damar duvarı hareketi kontrolsüz hâle gelir. Çözüm, srotas (kanalları) açmak, pitta (ısı ve inflamasyonu) dengelemektir.

Her iki sistem de, tedavinin yalnızca ilaç değil, kanın “yaşayan bir sıvı” olarak kalitesinin artırılmasıyla mümkün olduğunu savunur.

7. Damar Onarımı ve Mikrosirkülasyonu Destekleyen Bitkisel Bileşenler

Bitki BileşikEtkisiBilimsel Mekanizma Salvia miltiorrhiza (Danshen) Endotel onarımı, mikro dolaşım artışı Tanshinon ve salvianolik asit B ile NO üretimi ↑, ROS ↓ Rhodiola rosea Anti-hipoksik, stres modülasyonu AMPK aktivasyonu, mitokondri koruyucu Ginkgo biloba Kılcal damar genişlemesi, antioksidan Flavon glikozitleri, trombosit agregasyonu↓ Alıç (Crataegus) Kalp kası desteği, damar elastikiyeti Procyanidin B2, NO sentezini artırır Hibiscus sabdariffa Hafif diüretik, ACE inhibisyonu Antosiyaninlerle RAAS sistemini dengeler Yeşil çay (EGCG) Endotel fonksiyonunu iyileştiriren NOS aktivasyonu ↑, LDL oksidasyonu ↓ Kimyon (Cuminum cyminum) Damar gevşetici, sindirimsel destek Kalsiyum kanal blokajı benzeri etki Zencefil & Zerdeçal Anti-inflamatuar, damar onarıcı NF-κB ve TNF-α baskılanması Magnezyum ve Potasyum Damar tonusu dengesi Hücre membran potansiyelini düzenler, Na⁺ etkisini dengeler

Bu bileşenler sadece kanı inceltmek değil, damarların biyolojik bütünlüğünü onarmak, yeni kılcal damar oluşumunu (anjiyogenez) desteklemek açısından Batı tıbbı ilaçlarından çok daha derin etkiler gösterir.

8. Sonuç

Hipertansiyon; kalbin değil, hücrelerin sessiz çığlığıdır.
Vücut, kapalı ve tıkanmış yollar boyunca yaşamı taşıyabilmek için basıncı yükseltir.
Gerçek tedavi, o yolları yeniden açmak, kanın özgürce akışını sağlamaktır.
Çünkü kan, yalnızca oksijen değil; yaşamın ritmini taşır.