"Bitkisel Kozmetik"
Ölümsüzlük (immortality)
Dr. Aleksi
10/27/202576 min oku


Ölümsüzlük (immortality)
Ölümsüzlük Kavramının Tarihçesi
Ölümsüzlük kavramı, insan varoluşunun en eski dönemlerinden itibaren derin bir ilgi ve merak uyandırmıştır. Eski mitolojilere baktığımızda, ölümsüzlük arayışının birçok kültürde keyifli ve güçlü varlıklar tarafından sembolize edildiğini görmekteyiz. Örneğin, Yunan mitolojisinde Tanrılar, ölümsüzlüklerini doğuştan gelen bir özellik olarak taşırken, bazı kahramanlar bu durumu elde etmek için çarpıcı serüvenlere atılmışlardır. Bu bağlamda, Homeros’un eserlerinde, ölümsüzlük arayışının insanın doğasına ne denli entegre olduğunu gösteren pek çok anlatı bulunmaktadır.
Mitoloji ve Efsanelerde Ölümsüzlük
Ölümsüzlük kavramı, insanlık tarihi boyunca birçok mitoloji ve efsanede kendine yer bulmuştur. Bu temaların zenginliği, insanların yaşam ve ölüm arasındaki ilişkiyi anlama çabasını yansıtmaktadır. Örneğin, Homer'in İlyada eserinde, ölümsüzlüğün arayışında olan kahramanlar, savaşlar ve kahramanlıklar arasında öne çıkmaktadır. Achilles'in ölümsüzlüğü elde etme arzusu, hem bireysel bir hedef hem de genel olarak insanın doğasına dair derin bir sorgulamayı ifade eder.
Antik Mısır'daki firavunlar da ölümsüzlük inancı ile karakterize edilir. Mısır mitolojisinde, firavunların Tanrı olarak kabul edilmesi ve ölümden sonraki yaşamın devam edeceğine olan inançları, onların dünya üzerindeki ölümsüzlük arayışını şekillendirmiştir. Firavunların gömüldüğü piramitler ve diğer anıtsal yapılar, bu inancın somut örnekleridir. Mısır’ın “Amenti” inancı, ruhun ölümden sonra yolculuğe çıkacağı bir yer olarak tanımlanır ve bu, ölümsüzlük temasının nasıl bir inanç sistemi oluşturduğunu gösterir.
Diğer kültürler de ölümsüzlük kavramına kendi özgün bakış açılarıyla yaklaşmıştır. Örneğin, Yunan mitolojisinde tanrıların ölümsüz olması, insanoğlunun hayatta kalma arzusunu simgelerken, aynı zamanda insanın sınırlarının da hatırlatılmasıdır. Bu alandaki efsaneler, bireylerin ölümsüzlük arayışını ve onun psikolojik etkilerini derinlemesine araştırmak için zengin bir kaynak sunmaktadır. Sonuç olarak, mitolojik ölümsüzlük temaları, yalnızca efsanelerden ibaret kalmayıp, insan psikolojisi ve hayat algısını etkileyen derin bir kavramsal yapı oluşturmaktadır.
Daha sonra Orta Çağ ve Rönesans dönemlerinde, ölümsüzlük kavramı teolojik bir çerçeveye oturtulmuş; dinler aracılığıyla insanın sonsuz yaşam arayışı, Tanrı'nın varlığı ile ilişkilendirilmiştir. Farklı kültürlerin inanç sistemlerinde ise ölümsüzlük, birçok formda kutsanmış ve tapınma objesi haline gelmiştir. Örneğin, Mısır mitolojisinde ölülerin dünyası, ölümsüzlük ve yeniden doğuş temaları etrafında şekillenirken, Asya ve Avrupa toplumlarında da benzer inançlar görülmektedir. Dolayısıyla, ölümsüzlük kavramı tarih boyunca, insanlık durumu ile derin bir ilişki kurmuş ve toplumsal yapıların şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Felsefi Yansımalar: Ölüm ve Varoluş
Felsefe, insanın varoluşunu ve ölüm kavramını derinlemesine sorgulayan bir disiplindir. Ölümsüzlük arzusu, varoluşsal kaygıların merkezinde yer alır; insan, yaşamı boyunca hem kendi varlığını sorgular hem de onun sona ereceği gerçeğiyle yüzleşmek zorundadır. Bu bağlamda, felsefecilerin ölüm ve varoluş hakkında geliştirdiği çeşitli görüşler, insanın yaşamı boyunca karşılaştığı derin içsel çatışmaları anlamaya yardımcı olabilmektedir.
Felsefi tartışmalar ise ölümsüzlük temasını ele alırken, insanın yaşam, ölüm ve varoluşla ilgili düşüncelerinin derinlemesine incelenmesini gerekli kılmıştır. Antik Yunan felsefesinde, Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi düşünürler, ruhun ölümsüzlüğü fikrini tartışmış ve insanın idealarını, bilgi arayışını ve ahlaki değerlerini öne çıkarmıştır. Platon'un "Fedon" adlı eserinde, ruhun ebediliği vurgulanarak, ölümsüzlük, ahlaki bir sorumluluk ve bilgi edinme sürecinin bir parçası olarak değerlendirilmiştir.
Ölüm, felsefi düşüncede sıkça ele alınan bir konu olup, özellikle sonlu olan yaşamın sınırlılıkları üzerinde durulur. Birçok filozof, ölüm korkusunun insanı harekete geçiren, yenilikler ve değişim için bir motivasyon kaynağı olduğunu belirtmiştir. Örneğin, Martin Heidegger, 'ölüm', insanın varoluşunu anlaması ve kendi özgürlüğünü deneyimlemesi için kaçınılmaz bir durum olduğunu savunur. Bu yaklaşım, varoluş ile ölüm arasındaki ilişkiyi vurgularken, insanın hayatına anlam katma çabasıyla da örtüşmektedir.
Aynı şekilde, Sokratik yaklaşımda da ölüm, bir dönüm noktası olarak değerlendirilmiştir. Sokrat, ölümün bilgelik arayışında bir engel değil, bir fırsat olduğunu ifade etmiştir. Bu perspektif, ölümsüzlük arzusunun, insanları güçlü bir şekilde etkileyen bir varoluşsal kaygıdan kaynaklandığını anlamamıza yardımcı olur. Felsefi düşünürler, varoluşsal belirsizlikleri ile yüzleşmenin ve ölüm kavramını anlamanın, bireyin ruhsal ve düşünsel gelişimi için elzem olduğunu iddia ederler.
Sonuç olarak, ölüm ve varoluş arasındaki ilişki, felsefi tartışmalara zemin hazırlarken, insanın hayatında anlam arayışının da bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tartışmalar, bireyin kendi varoluşunu sorgulama ve ölümle baş etme biçimini şekillendirmekle kalmayıp, aynı zamanda insanlığın derinliklerine inen bir düşünsel yolculuğun da kapılarını aralamaktadır.
Umut ve Korku: İnsan Psikolojisinde Ölümsüzlük
İnsan psikolojisi, tarih boyunca ölümsüzlük kavramı etrafında şekillenen temel korkular ve umutlarla iç içe geçmiş bir yapı sunar. Ölümsüzlük arzusu, insanın varoluşsal kaygılarıyla doğrudan ilişkilidir. Bu arzu, bireylerin yaşamları boyunca karşılaştıkları ölüm korkusuyla başa çıkma yollarını etkiler. Korku, doğasında insanı hem iten hem de çekme gücüne sahiptir. Ölümsüzlük düşüncesi, insanları hem umuda yönlendirirken hem de varoluşsal kaygılarını derinleştirir.
Mitolojiler ve efsaneler, ölümsüzlük temasını farklı kültürlerde çeşitli biçimlerde yol alarak işlemektedir. Bu anlatılarda, kahramanlar sıklıkla ölümsüzlüğün peşinde koşan figürler olarak karşımıza çıkar. Bu durum, insanların yaşama duydukları tekrar tekrar duyulan tutkuyu ve ölümün kaçınılmaz doğasına karşı besledikleri direnci temsil eder. Örneğin, Yunan mitolojisinde Tantalos ve Sisyphus gibi karakterler, ebedi bir yaşam arayışında bedel ödemek zorunda kalmışlardır. Bu tür mitolojik figürler, insanlara ölümsüzlük arzusunun tehlikelerini ve aynı zamanda hayatın geçiciliğine dair derin bir anlayışı çağrıştırır.
Felsefi boyutlar incelendiğinde, ölümsüzlük düşüncesi, sadece bir hayatı sürdürme arzusu değil, aynı zamanda bireyin yaşamına anlam katma çabasıdır. Filozoflar, insanın varoluşunun geçici olduğunu kabul etmekle birlikte, ruhun ve hatıraların ölümsüzlüğüne dair bakış açıları geliştirmişlerdir. Bu bağlamda, yaşamın anlamı ve iz bırakma isteği, korkuların üstesinden gelme amaçlı bir motivasyon kaynağı olarak öne çıkar. Dolayısıyla, ölümsüzlük kavramı, insan psikolojisini hem olumlu hem de olumsuz yönde etkileyen karmaşık unsurlarla doludur.
Bilimsel Bakış Açısı: Yaşlanma ve Ölümsüzlük
Yaşlanma, biyolojik bir süreç olarak insanların ve diğer canlıların yaşam döngüsünün kaçınılmaz bir parçasıdır. Günümüzde bilim insanları, yaşlanma mekanizmalarını inceleyerek, ölümsüzlük veya yaşlanmanın yavaşlatılması amacıyla yenilikçi yaklaşım ve tedavi yöntemleri geliştirmektedir. Genetik araştırmalar, hücresel ve moleküler düzeyde yaşlanmanın anlaşılmasına katkıda bulunmaktadır. Örneğin, telomerler adı verilen DNA yapıları, hücrelerin bölünme kapasitesini sınırlandırır ve yaşlanma sürecine katkıda bulunur. Bilim adamları, telomerlerin uzunluğunu artırarak hücresel yaşlanmayı geciktirmeyi hedeflemektedir.
Hücresel düzeyde yaşlanma üzerine yapılan araştırmalar, mitokondriyal fonksiyonların azalması ve oksidatif stres gibi faktörlerin rolünü ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, hücrelerin enerji üretimindeki azalma, yaşlanma ile ilişkilendirilmektedir. Bilim insanları, bu süreçleri tersine çevirmek veya yavaşlatmak için çeşitli tedavi yöntemleri geliştirmeye çalışmaktadır. Örneğin, antioksidanlar kullanarak oksidatif stresi azaltmak veya kök hücre tedavisi ile hasar görmüş hücreleri onarmak üzerine yürütülen çalışmalar, önemli bulgular sunmaktadır.
Bilimsel araştırmalar, aynı zamanda ölümsüzlük arzusu ve bunun insan yaşamındaki etkilerini de sorgulamaktadır. Deneyler ve elde edilen sonuçlar, yaşlanmayı geciktirmenin mümkün olup olmadığı konusunda çeşitli görüşler sunmaktadır. Genetik mühendisliğinin yanı sıra, yapay zeka ve biyoteknoloji alanındaki gelişmeler, yaşlanma ve ölümsüzlük kavramlarına yeni bir boyut kazandırmaktadır. Özetle, bilimin sunduğu yenilikçi yaklaşımlar, insanlığın ölümsüzlük arayışında önemli bir rol oynamakta ve gelecekte bu konudaki ilerlemeler merakla beklenmektedir.
Tıbbın Ölümsüzlükle İlgili Yaklaşımları
Ölümsüzlük kavramı, insanlık tarihi boyunca birçok kültür ve inanç sisteminde merak konusu olmuştur. Tıbbi açıdan, ölümsüzlüğe ulaşma yolunda yapılan yenilikçi çalışmalar büyük bir öneme sahiptir. Günümüzde, tıp alanında kök hücre tedavileri, gen tedavileri ve yaşlanmayı geciktiren ilaçların kullanımı ile bu hedefe daha da yaklaşılmaktadır.
Kök hücre tedavileri, bedenin onarım süreçlerini destekleyerek yaşlanmanın etkilerini azaltmayı hedefler. Kök hücrelerin, farklı doku türlerine dönüşebilme yeteneği sayesinde, yaşlanmanın getirdiği hastalıkların önlenmesi veya onarılması mümkün olabilmektedir. Örneğin, damar hastalıkları veya dejeneratif bozukluklar gibi yaşa bağlı rahatsızlıkların tedavisinde kök hücrelerin kullanımı araştırılmaktadır.
Öte yandan, gen tedavileri de ölümsüzlük kavramını yeniden şekillendiren önemli bir alandır. Genlerin modifikasyonu sayesinde genetik hastalıkların tedavi edilmesi ve yaşlanmanın önlenmesi yönünde umut verici adımlar atılmaktadır. Özellikle, yaşlanmayı geciktiren tedavilerin geliştirilmesi, sadece yaşam süresini uzatmakla kalmayıp, yaşam kalitesini artırma potansiyeline de sahiptir.
Biyoteknolojideki ilerlemeler, yaşlanma sürecine müdahale eden yeni ilaç ve terapileri mümkün kılmaktadır. Son yıllarda yaşlanmayı yavaşlatma veya durdurma hedefiyle geliştirilen moleküller, araştırmalarda önemli bir yer edinmiştir. Ancak, bu tıbbi yaklaşımların uygulanmasıyla birlikte etik kaygılar da gündeme gelmektedir. Özellikle, ölümsüzlük arayışı ile birlikte gelen sorumluluklar ve potansiyel sonuçlar üzerinde derinlemesine düşünmek gerekmektedir.
Ölümsüzlük Araştırmaları: Gelecek Perspektifleri
Ölümsüzlük kavramı, tarih boyunca insanların hayal gücünü ve merakını cezbetmiştir. Günümüzde bilim insanları, ölümsüzlüğün sağlanması veya yaşam süresinin uzatılması için çeşitli araştırmalar yürütmektedir. Bu çalışmalar, genetik mühendislik, biyoteknoloji ve nanoteknoloji alanlarındaki ilerlemelerden faydalanarak, yaşlanma süreçlerinin incelenmesini ve bu süreçlerin durdurulmasını amaçlamaktadır. Özellikle telomer araştırmaları, hücre yenilenmesinin ve dolayısıyla yaşlanmanın önlenmesinin anahtarını barındırdığını gösteriyor.
Diğer bir yandan, ölümsüzlük üzerine yapılan çalışmalar etik sorunları da beraberinde getirmektedir. İnsan yaşamının uzatılmasının toplumsal, ekonomik ve çevresel etkileri üzerine önemli tartışmalar yürütülmektedir. Örneğin, daha uzun yaşam sürelerinin, kaynakların sınırlı olduğu bir dünyada adalet ve eşitlik konularında nasıl bir denge yaratacağı sorgulanmaktadır. İnsanların ölümsüzlük arayışları, savaşlar, hastalıklar ve doğal kaynakların tükenmesi gibi evrensel sorunları çözmek yerine, belki de yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Bununla birlikte, gelecekte, insanlığın ölümsüzlük konusundaki çalışmaları umut verici bir perspektif sunmaktadır. Sağlık hizmetlerinin gelişmesi ve teknolojinin ilerlemesiyle, yaşlanma sürecinin yavaşlatılması veya sadece bu süreçteki hastalıkların yönetilmesi mümkün hale gelebilir. Ayrıca, bazı bilim insanları, yapay zeka ve diğer teknolojik yeniliklerin, insan yaşam kalitesini artırarak, ölümsüzlük fikrini daha erişilebilir hale getirebileceğini öngörmektedir. Araştırma ve uygulamalar ilerledikçe, ölümsüzlük konusunda yeni kapılar açılması beklenmektedir. Bu konuyla ilgili yapılan araştırmaları bu sayfaya ekleyerek devamlı güncelleyerek paylaşacağım:
......................................
Uzun Ömürlülükte Atılım: Yeni Tedavi, Yaşlanmanın Birçok Belirtisini Tersine Çevirdi
Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi tarafından2 Eylül 2024
Araştırmacılar, telomeraz alt biriminin gençlik seviyelerinin geri kazandırılmasının, modellerde yaşlanma belirtilerini önemli ölçüde hafifletebileceğini ve Alzheimer ve kanser gibi yaşa bağlı hastalıkları etkileyebileceğini gösterdi. Çalışmaları, telomeraz ters transkriptaz (TERT) seviyelerini koruyan, hücresel yaşlanmayı ve iltihabı azaltan, hafıza ve kas fonksiyonlarını iyileştiren bir bileşik tespit etti.
MD Anderson'daki araştırmacılar, klinik öncesi modellerde yaşa bağlı iltihabı azaltan ve beyin ve kas fonksiyonlarını artıran bir molekül tanımladılar.
Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi'ndeki araştırmacılar, telomeraz enziminin belirli bir alt biriminin 'gençlik' seviyelerinin terapötik olarak geri kazandırılmasının, klinik öncesi modellerde yaşlanmanın belirti ve semptomlarını önemli ölçüde azaltabileceğini göstermiştir. Bu bulgular klinik çalışmalarda doğrulanırsa, Alzheimer , Parkinson, kalp hastalığı ve kanser gibi yaşa bağlı hastalıklar için önemli terapötik etkilere sahip olabilir.
Cell dergisinde yayınlanan çalışma , normalde yaşlanmanın başlangıcında baskılanan telomeraz ters transkriptazın (TERT) fizyolojik seviyelerini geri kazandıran küçük bir molekül bileşiği tanımladı. Yaşlı laboratuvar modellerinde TERT seviyelerinin korunması, hücresel yaşlanmayı ve doku iltihabını azalttı, hafızayı geliştirerek yeni nöron oluşumunu teşvik etti ve güç ve koordinasyonu artıran nöromüsküler fonksiyonu geliştirdi.
Araştırmacılar TERT'in sadece telomerleri uzatmakla kalmayıp aynı zamanda nörogenezi, öğrenme ve hafızayı, hücresel yaşlanmayı ve inflamasyonu yönlendiren birçok genin ifadesini etkileyen bir transkripsiyon faktörü olarak da görev yaptığını gösteriyor.
"TERT'nin epigenetik baskılanması, öğrenme, hafıza, kas performansı ve inflamasyonla ilgili genleri düzenleyerek yaşlanmanın başlangıcında görülen hücresel gerilemede önemli bir rol oynar," diyor makalenin yazarı ve Kanser Biyolojisi profesörü Dr. Ronald DePinho. "Gençlikteki TERT seviyelerini farmakolojik olarak geri kazandırarak, bu genlerin ifadesini yeniden programladık ve bu da bilişsel işlevlerde ve kas performansında iyileşmeye yol açarken, yaşa bağlı birçok hastalıkla bağlantılı belirtileri ortadan kaldırdık."
TERT kaybı , yaşlanmayla birden fazla mekanizma aracılığıyla bağlantılıdır
Yaşlanma, işlevsel ve fizyolojik gerilemeyi etkileyen çeşitli epigenetik değişikliklerle ilişkilidir. Yaşlanmanın ayırt edici özelliklerinden biri, kromozomal stabiliteyi korumaya yardımcı olan uç yapılar olan telomerlerin kademeli olarak kısalmasıdır. Serbest radikaller de telomer dizilerini değiştirebilir ve onlara zarar verebilir.
Ronald DePinho, MD Kaynak: Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi
Telomerler aşırı kısaldığında veya değiştiğinde, sürekli bir DNA hasarı tepkisini tetikler ve bu da hücre yaşlanmasına yol açabilir. Bu, hücrelerin doku hasarına, yaşlanmaya ve kansere yol açabilen iltihaplı faktörler salgıladığı bir olgudur.
Telomeraz, telomerlerin sentezlenmesinden ve uzatılmasından sorumlu bir protein kompleksidir. Ancak, özellikle doğal yaşlanma veya Alzheimer ve diğer yaşa bağlı hastalıkların başlangıcında, TERT'nin epigenetik olarak susturulması nedeniyle aktivitesi zamanla azalır .
DePinho laboratuvarı daha önce, TERT geninin canlı organizmada devre dışı bırakılmasının erken yaşlanmaya yol açtığını ve bunun TERT yeniden aktivasyonu ile tersine çevrilebileceğini göstermişti . Araştırmacılar ayrıca, nöronlar ve kalp hücreleri gibi bazı hücrelerin, telomer sentezlemek için gereken normal hücre bölünmesini yaşamadan gençleştiğini gözlemlemişlerdi.
Gözlemleri, TERT'in telomer sentezlemenin ötesinde başka işlevleri olduğu ve genel telomeraz seviyelerinin yaşlanma sürecinde önemli olduğu hipotezini ortaya atmalarına yol açtı. Bu bulgulara dayanarak, DePinho ve başyazar Dr. Hong Seok Shim liderliğindeki araştırmacılar, TERT seviyelerini eski haline getirecek bir ilaç geliştirmeyi amaçladılar.
Küçük molekül TERT seviyelerini geri kazandırarak yaşlanmanın belirtilerini tersine çeviriyor
650.000'den fazla bileşiğin incelendiği yüksek verimli bir tarama, epigenetik olarak TERT genini baskılamayı kaldıran ve genç hücrelerde mevcut fizyolojik ifadeyi geri kazandıran küçük moleküllü bir TERT aktive edici bileşiği (TAC) tanımladı.
75 yaş üstü yetişkinlere eşdeğer klinik öncesi modellerde, altı aylık TAC tedavisi hipokampüste (hafıza merkezi) yeni nöron oluşumuna ve bilişsel testlerde performans artışına yol açmıştır. Ayrıca, TERT'in çeşitli genleri düzenleyen transkripsiyon faktörü komplekslerinin aktivitesiyle etkileşime girme ve onları kontrol etme yeteneğiyle tutarlı olarak, öğrenme, hafıza ve sinaptik biyoloji ile ilgili genlerde artış görülmüştür.
TAC tedavisi ayrıca, kan ve doku örneklerinde, birden fazla hastalıkla bağlantılı olan yaşa bağlı iltihap belirteçlerinde artış olan inflammaging'i önemli ölçüde azalttı ve ayrıca yaşlanmanın önemli bir faktörü olan p16 genini baskılayarak yaşlanan hücreleri ortadan kaldırdı.
TAC, bu modellerde nöromüsküler fonksiyonu, koordinasyonu, kavrama gücünü ve hızı iyileştirerek, kas kütlesinin, gücünün ve performansının yaş ilerledikçe doğal olarak kötüleştiği bir durum olan sarkopeniyi tersine çevirdi.
Ayrıca, insan hücre hatlarında TAC tedavisi, telomerlerdeki DNA hasar sinyalini azaltarak telomer sentezini artırdı ve bu hücrelerin çoğalma potansiyelini uzattı; bu da TAC'nin ex vivo insan modellerindeki aktivitesini gösterdi .
DePinho, "Bu klinik öncesi sonuçlar cesaret verici, çünkü TAC merkezi sinir sistemi de dahil olmak üzere tüm dokular tarafından kolayca emiliyor. Ancak, uzun vadeli tedavi stratejilerinde güvenliğini ve etkinliğini doğru bir şekilde değerlendirmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç var," dedi. "Ancak, yaşlanma sürecini yönlendiren moleküler mekanizmalar hakkındaki daha derin anlayışımız, uygulanabilir ilaç hedeflerini ortaya çıkardı ve bu da çeşitli yaşa bağlı kronik hastalıkların nedenlerini tespit etme fırsatlarını keşfetmemizi sağladı."
Referans: Hong Seok Shim, Jonathan Iaconelli, Xiaoying Shang, Jiexi Li, Zheng D. Lan, Shan Jiang, Kayla Nutsch, Brittney A. Beyer, Luke L. Lairson, Adam T. Boutin, Michael J. Bollong, Peter G. Schultz ve Ronald A. DePinho tarafından yazılan "TERT aktivasyonu DNA metilasyonunu ve çoklu yaşlanma belirtilerini hedefler", 21 Haziran 2024, Cell .
DOI: 10.1016/j.cell.2024.05.048
......................................
Yaşlanmayı Tersine Çevirebilir miyiz? Bilim İnsanları Önemli Bir "Zombi Hücre" Yolunu Keşfetti
Sanford Burnham Prebys tarafından15 Mart 20254 Yorum4 Dakika Okuma
Bilim insanları, mitokondrinin p53'ün yaşlanan hücrelerdeki iltihabı baskılama yeteneğini düzenlediğini keşfetti. Araştırmacılar, p53'ü aktive ederek farelerde iltihap belirteçlerini azalttı ve bu da potansiyel yaşlanma karşıtı tedaviler önerdi. (Sanatçının konsepti). Kaynak: SciTechDaily.com
Yaşlanmaya bağlı zombi benzeri hücrelerin neden olduğu kronik iltihabın önlenmesine yönelik yeni araştırmalar yeni bilgiler ortaya koyuyor.
İnsanlarda ve diğer çok hücreli organizmalarda hücreler çoğalır. Bu temel süreç, embriyodan yetişkinliğe kadar büyümeyi sağlar ve yaşam boyunca doku onarımını destekler.
Ancak bazı faktörler bu döngüyü bozarak hücrelerin yaşlanma adı verilen zombi benzeri bir duruma girmesine neden olabilir. Bu durumda hücreler canlı kalır ancak bölünme ve yeni hücreler üretme yeteneklerini kaybederler. Vücut bu yaşlanan hücreleri temizleyebilse de, yaşla birlikte birikme eğilimindedirler. Zamanla, bağışıklık sistemi bunları yok etmede daha az etkili hale gelir ve bu da yaşlanma sürecine katkıda bulunur.
Sanford Burnham Prebys'deki Kanser Genomu ve Epigenetik Programı'nın direktörü ve profesörü ve çalışmanın kıdemli ve eş-yazışma yazarı Dr. Peter Adams, "Artık büyümeyip çoğalmamalarının yanı sıra, yaşlı hücrelerin bir diğer ayırt edici özelliği de, iltihaplı moleküller salgılamalarına neden olan bir iltihap programına sahip olmalarıdır" dedi.
Bu inflamasyon programını "yürüten" hücrelerin, yaşlanmayla ilişkili salgılama fenotipi (SASP) sergilediği düşünülmektedir. SASP salgılayan çok sayıda hücre, vücutta kronik inflamasyona katkıda bulunabilir. "İnflamasyon" olarak adlandırılan bu yaygın inflamasyon, yaşa bağlı birçok hastalıkla ilişkilendirilmiştir.
DNA Onarımı ve İltihaplanma Üzerine Yeni Bulgular
Sanford Burnham Prebys'deki bilim insanları ve ülke genelindeki işbirlikçileri, 5 Mart 2025'te Nature Communications'da hücrelerimize güç veren mitokondrilerin aynı zamanda SASP'yi baskılayan bir DNA onarım proteininin yeteneğini de kontrol ettiğini ve bunun iltihaplanmayı azaltabileceğini veya geciktirebileceğini gösteren bulguları yayınladılar.
Dr. Peter Adams, Sanford Burnham Prebys'deki Kanser Genomu ve Epigenetik Programı'nın direktörü ve profesörü ve çalışmanın kıdemli ve eş-yazışma yazarıdır. Dr. Karl Miller, Sanford Burnham Prebys'deki Adams laboratuvarında görevli bilim insanı ve çalışmanın baş ve eş-yazışma yazarıdır. Kaynak: Sanford Burnham Prebys
Araştırma ekibi, insan hücrelerini radyasyona maruz bırakarak yaşlandırdı ve ardından bu hücreleri kullanarak, DNA sabitleyici tümör proteini p53'ün SASP'yi ve tetikleyici olaylarından biri olan sitoplazmik kromatin parçalarının (CCF) oluşumunu baskıladığını gösterdi. Bu parçalar, hücre çekirdeklerinden, hücrenin dış zarı ile merkezi çekirdeği arasındaki boşluğu dolduran jel benzeri sitoplazmaya saçılan hasarlı DNA parçalarıdır. DNA'nın ait olmadığı bir yerde bulunması, bağışıklık sistemini tetikleyebilir ve SASP'ye katkıda bulunabilir.
Farelerde Test ve Mitokondrinin Rolü
Bilim insanları, kanser araştırmacıları tarafından geliştirilen ve tümörleri baskılamanın bir yolu olarak p53'ü aktive eden bir ilaçla fareleri tedavi ederek bulgularını doğruladılar. Yaşlı farelerde ilaç, yaşlanan hücre sayısını azaltmadı, bunun yerine yaşa bağlı SASP'yi işaret eden hücresel imzayı tersine çevirerek, iltihaplanmaya yol açabilen iltihaplı kirlenmeyi durdurdu.
Araştırmacılar ayrıca, yaşlanan hücrelerin, hücrelerin birincil enerji kaynağı olan mitokondrilerde işlev bozukluğundan muzdarip olduğunu keşfettiler. Stresli mitokondriler, yaşlanan hücrelerin CCF oluşturmasına ve p53 planını taşıyan genin ekspresyonunu azaltmasına neden olabilir.
Sanford Burnham Prebys'deki Adams laboratuvarında görevli bilim insanı ve çalışmanın baş ve eş yazarlarından Dr. Karl Miller, "Toplamda, yaşa bağlı hastalıklara katkıda bulunan yaşlı hücrelerin tehlikeli iltihaplanma özelliğini baskılayarak DNA onarımını ve genom bütünlüğünü destekleyebilen bir hücresel devre belirledik" dedi.
"Ayrıca bu yolun kültürlenmiş hücrelerde ve farelerde mevcut ilaçlarla değiştirilebileceğini de gösterdik, bu nedenle bir gün daha sağlıklı yaşlanmayı teşvik etmek için p53'ü hedef alan bir tedavi tasarlamak mümkün olabilir."
Referans: Karl N. Miller, Brightany Li, Hannah R. Pierce-Hoffman, Shreeya Patel, Xue Lei, Adarsh Rajesh, Marcos G. Teneche, Aaron P. Havas, Armin Gandhi, Carolina Cano Macip, Jun Lyu, Stella G. Victorelli, Seung-Hwa Woo, Anthony B. Lagnado, Michael A. LaPorta, Tianhui Liu, Nirmalya Dasgupta, Sha Li, Andrew Davis, Anatoly Korotkov, Erik Hultenius, Zichen Gao, Yoav Altman, Rebecca A. Porritt, Guillermina Garcia, Carolin Mogler, Andrei Seluanov, Vera Gorbunova, Susan M. Kaech, Xiao Tian, Zhixun Dou, Chongyi Chen, João F. Passos ve Peter D. Adams, 5 Mart 2025, Doğa İletişim .
DOI: 10.1038/s41467-025-57229-3
.......................................
Yaşlanma Karşıtı Devrim: Ömrü Uzatmak İçin Vücudu Zararlı Yağ Yan Ürünlerinden Arındırmak
Virginia Üniversitesi Sağlık Sistemi tarafından
12 Mart 2023
Bilim insanları, yakın zamanda yaptıkları bir çalışmada, yaşlanmayı geciktirmek için umut verici bir yaklaşım belirlediler. Vücuttaki gliserol ve gliseraldehitin, yani zamanla doğal olarak biriken zararlı yağ yan ürünlerinin detoks yoluyla vücuttan atılmasını öneriyorlar.
Araştırmacılar Yaşlanmayı Geciktirmenin Umut Verici Bir Yolunu Keşfettiler
Virginia Üniversitesi'nden ( UVA ) bilim insanları , vücutta zamanla doğal olarak biriken zararlı yağ yan ürünleri olan gliserol ve gliseraldehitten vücudu arındırarak yaşlanmayı geciktirmek için umut vadeden bir yaklaşım belirlediler .
Yeni bulgular, sağlıklı yaşlanma ve uzun ömürlülüğün arkasındaki mekanizmaları belirlemeye çalışan UVA araştırmacısı Dr. Eyleen Jorgelina O'Rourke ve ekibinden geliyor. Yeni çalışmaları, gliserol ve gliseraldehitin sağlığı olumsuz etkileyen etkilerini azaltarak bunu başarmanın olası bir yolunu öneriyor.
Virginia Üniversitesi araştırmacısı Dr. Eyleen Jorgelina O'Rourke ve ekibi, sağlıklı yaşlanma ve uzun ömürlülüğü yönlendiren mekanizmaları belirlemeye çalışıyor. Kaynak: Dan Addison | UVA Communications
"Bu keşif beklenmedik bir şeydi. Uzun ömürlülüğün sırrının otofaji adı verilen hücre yenileyici bir sürecin aktivasyonu olduğu yönündeki çok iyi desteklenmiş bir hipotezin peşine düştük ve sonunda sağlık ve yaşam süresinin uzaması için bilinmeyen bir mekanizma bulduk," dedi UVA Biyoloji Bölümü ve UVA Tıp Fakültesi Hücre Biyolojisi Bölümü'nden O'Rourke. "Keşfin heyecan verici bir yönü de, bu uzun ömürlülük mekanizmasını harekete geçirmenin anahtarının, etanol detoksifikasyonundaki rolleri nedeniyle çok iyi incelenmiş iki enzimin aktivasyonu olmasıdır. [Etanol, bira ve burbonda bulunan alkoldür]. Bu mevcut bilgi, bu yaşlanma karşıtı süreci özel olarak harekete geçirebilecek ilaçlar arayışımızı büyük ölçüde kolaylaştırıyor."
Yaşlanma Karşıtı Keşif
Yaşlanmayı yavaşlatmanın sırlarını araştıran O'Rourke, lisansüstü öğrencisi Abbas Ghaddar ve doktora sonrası araştırmacısı Vinod Mony, C. elegans adı verilen mikroskobik solucanlara yöneldi . Toprakta yaşayan bu solucanlar, genlerimizin %70'inden fazlasını paylaşıyor ve biyomedikal araştırmalar için paha biçilmez bir araç. Sadece bu solucan kullanılarak yapılan keşiflere iki Nobel Tıp Ödülü verildi.
Solucanlar, fareler ve insan hücreleri üzerinde yapılan önceki yaşlanma araştırmaları, O'Rourke ve alandaki diğerlerinin, yaşam süresini uzatmanın anahtarının, hücrelerimizdeki kırık ve eski kısımları yenileyen bir süreç olan otofajiyi etkinleştirmek olduğundan şüphelenmelerine yol açtı. Ancak O'Rourke ve çalışma arkadaşları, bunun gerekli olmadığını görünce şaşırdılar; bilim insanları, otofajide hiçbir artış olmadan solucanların sağlığını ve yaşam süresini %50 oranında iyileştirdiler.
Virginia Üniversitesi araştırmacısı Dr. Eyleen Jorgelina O'Rourke ve ekibi, zamanla biriken iki toksik yağ yan ürününü hedef almanın daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmemize yardımcı olabileceğini keşfetti. Kaynak: Dan Addison | UVA Communications
Bunu, keşfettikleri ve Sanskritçe ölümsüzlük anlamına gelen AMAR adını verdikleri bir mekanizmadan yararlanarak başardılar. Bu örnekte AMAR, "Alkol ve Aldehit Dehidrojenaz Aracılı Yaşlanma Karşıtı Tepki" anlamına geliyor . Kısacası , bilim insanları , uyarıcıları belirli bir gen olan adh-1'e yerleştirerek yaşlanma karşıtı bir tepkiyi tetikleyebileceklerini keşfettiler . Bu, genin gliserolün ve dolaylı olarak gliseraldehitin neden olduğu toksisiteyi önleyen alkol dehidrojenaz adlı bir enzimi daha fazla üretmesini sağladı. Sonuç olarak solucanlar daha uzun ve daha sağlıklı yaşadılar.
Elbette, solucanlar ve fareler gibi laboratuvar modellerindeki bulgular insanlarda her zaman doğru olmuyor. Bu yüzden araştırmacılar, bulgularının göründüğü kadar umut verici olup olmadığını görmek için birkaç adım daha attılar. İlk olarak, enzimin başka bir laboratuvar modeli olan mayada yaşam süresi üzerinde benzer faydalı etkilere sahip olduğunu doğruladılar. Ardından, hem oruç tutmanın hem de kalori kısıtlamasının sağlıklı yaşam süresini ve ömrü uzattığı bilindiğinden, insanlar da dahil olmak üzere oruç tutan veya kalori kısıtlaması uygulayan canlılardaki gen aktivitesini inceleyen araştırmaları incelediler. Nitekim bilim insanları, insanlar da dahil olmak üzere test edilen tüm memelilerde yaşlanma karşıtı enzimlerin seviyelerinde artış buldular.
Virginia Üniversitesi araştırmacısı Dr. Eyleen Jorgelina O'Rourke ve ekibi, iki zararlı yağ yan ürünü olan gliserol ve gliseraldehiti hedef alarak sağlığı iyileştirebileceklerini ve yaşam süresini uzatabileceklerini keşfetti. Kaynak: Dan Addison | UVA Communications
Bilim insanları, gliserol ve gliseraldehit seviyelerimizin zamanla doğal olarak arttığından şüpheleniyorlar çünkü bunlar, yaşlandıkça daha fazlasını depoladığımız yağın toksik yan ürünleri. Dolayısıyla AMAR, yağ kaynaklı toksisiteyi önlemenin, sağlıklı yaşadığımız yılların sayısını uzatmanın ve belki de fazla kilolarımızdan kurtulmamıza yardımcı olmanın bir yolunu sunabilir.
UVA Robert M. Berne Kardiyovasküler Araştırma Merkezi üyesi O'Rourke, "AMAR'ı hedefleyen tedavi yöntemleri geliştirmeye ilgi çekmeyi umuyoruz," dedi. "Yaşa bağlı hastalıklar şu anda hastalar, aileleri ve sağlık sistemi için en büyük sağlık yükü olduğundan, yaşlanma sürecinin kendisini hedeflemek, bu yükü azaltmanın ve hepimiz için bağımsız sağlıklı yaşam yıllarını artırmanın en etkili yolu olacaktır."
Bulgular Yayınlandı
Araştırmacılar bulgularını Current Biology adlı bilimsel dergide yayınladı . Ekipte Abbas Ghaddar, Vinod K. Mony, Swarup Mishra, Samuel Berhanu, James C. Johnson, Elisa Enriquez-Hesles, Emma Harrison, Aaroh Patel, Mary Kate Horak, Jeffrey S. Smith ve O'Rourke yer alıyor. Araştırmacıların çalışmayla ilgili herhangi bir maddi çıkarı bulunmuyor.
Kaynak: Abbas Ghaddar, Vinod K. Mony, Swarup Mishra, Samuel Berhanu, James C. Johnson, Elisa Enriquez-Hesles, Emma Harrison, Aaroh Patel, Mary Kate Horak, Jeffrey S. Smith ve Eyleen J. O'Rourke tarafından yazılan "Artan alkol dehidrogenaz 1 aktivitesi uzun ömürlülüğü destekler", 17 Şubat 2023, Current Biology .
DOI: 10.1016/j.cub.2023.01.059
...........................................
Zamanı Geri Alın: Yaşam Tarzı Programı Biyolojik Yaşı Tersine Çeviriyor
Impact Journals LLC tarafından5 Nisan 2023
Veriler, "metilasyonu destekleyici bir diyet ve yaşam tarzı müdahalesinin, orta yaş ve ileri yaşlarda her iki cinsiyette de biyolojik yaşı olumlu yönde etkileyebileceğini" öne sürüyor.
Bir dizi kadın vakasında 8 haftalık metilasyonu destekleyici diyet ve yaşam tarzı programının biyolojik yaşı önemli ölçüde azalttığı bulunmuştur; bu da bu tür müdahalelerin hastalık kaynaklı yaşlanmadan ziyade yaşlanmanın altında yatan mekanizmaları etkileyebileceğini ve her iki cinsiyet için de etkili olabileceğini düşündürmektedir.
Aging dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma makalesi, özel bir diyet/yaşam tarzı programının etkisini inceliyor.
DNA metilasyonunu ve biyolojik yaşlanma ölçümlerini etkilemeyi amaçlayan metilasyonu destekleyici bir diyet ve yaşam tarzı programına katılan altı kadından oluşan bir vaka serisi, Kara N. Fitzgerald, Tish Campbell, Suzanne Makarem ve Romilly Hodges adlı araştırmacılar tarafından rapor edilmiştir. Bu araştırmacılar, Virginia Commonwealth Üniversitesi Fonksiyonel Tıp Enstitüsü ve Amerikan Beslenme Derneği ile bağlantılıdır.
"Bu vaka serisindeki katılımcılar tarafından kullanılan değiştirilebilir yaşam tarzı müdahalesi, ilk olarak katılımcıların (50-72 yaş arası tüm erkekler) biyolojik yaşlarını kontrollere kıyasla ortalama 3,23 yıl azalttığı bir pilot klinik çalışmada araştırılmıştır. Burada bildirilen vaka serisi, diğer popülasyonlarda, özellikle de kadınlarda büyük ölçüde aynı olan değiştirilebilir bir yaşam tarzı müdahalesinin daha fazla araştırılması amacıyla yürütülmüştür."
Ekip, sekiz haftalık bir programdan oluşan bir müdahale gerçekleştirdi. Bu program, diyet, uyku, egzersiz ve rahatlama konusunda rehberlik, takviye probiyotikler ve fitonutrientler ile beslenme koçluğunu içeriyordu. Başlangıçta ve sekiz haftalık sürenin sonunda kan örneklerinde DNA metilasyonu ve biyolojik yaş analizi (Horvath DNAmAge saati (2013), SeSAMe boru hattı kullanılarak normalize edildi) gerçekleştirildi.
Altı katılımcıdan beşinin biyolojik yaşlarında, başlangıç biyolojik yaşlarına göre 1,22 ila 11,01 yıl arasında bir azalma görüldü. Katılımcıların 8 haftalık diyet ve yaşam tarzı müdahalesinden önce (55,83 yıl) ve sonra (51,23 yıl) ortalama biyolojik yaşları arasında istatistiksel olarak anlamlı (p=.039) bir fark vardı ve ortalama azalma 4,60 yıldı. Programın başlangıcındaki ortalama kronolojik yaş 57,9 yıldı ve bir katılımcı hariç hepsinin biyolojik yaşı, programın başlangıcındaki kronolojik yaşlarından daha gençti; bu da biyolojik yaş değişikliklerinin hastalık iyileşmesiyle ilişkili olmadığını ve bunun yerine altta yatan yaşlanma mekanizmalarına atfedilebileceğini düşündürmektedir.
"Kadın katılımcılardan oluşan bu vaka serisi, erkeklerde yapılan bu müdahalenin önceki pilot çalışmasını genişleterek, her iki cinsiyette de olumlu biyolojik yaş değişikliklerinin elde edilebileceğini gösteriyor. Ayrıca, teşhis konmuş hastalıklar yerine, sağlıklı bireyler üzerinde yapılan inceleme, hastalık kaynaklı yaşlanma yerine, yaşlanmanın altında yatan mekanizmalar üzerinde doğrudan bir etki olduğunu gösteriyor."
Kaynak: "8 haftalık metilasyonu destekleyici diyet ve yaşam tarzı programını takiben kadınlarda biyolojik yaşın potansiyel olarak tersine dönmesi: bir vaka serisi", Kara N. Fitzgerald, Tish Campbell, Suzanne Makarem ve Romilly Hodges, 22 Mart 2023, Aging .
DOI: 10.18632/aging.204602
...........................................
Bilim İnsanlarına Göre, Bu Vitamini Daha Az Tüketmek Ömrü Uzatabilir
Texas A&M AgriLife Communications tarafından7 Ağustos 2024
Araştırmacılar, hayvan modellerinde düşük folat alımının metabolik sağlığı iyileştirebileceğini ve daha sağlıklı yaşlanmayı destekleyebileceğini keşfederek, yüksek folat tüketiminin evrensel olarak faydalı olduğuna dair yerleşik inancı çürütüyor. Çalışma, optimum folat seviyelerinin yaşa göre değişebileceğini öne sürerek, kişiye özel beslenme kılavuzlarını savunuyor.
Yeni bir araştırma, diyetle alınan folat miktarının düşürülmesinin metabolik esnekliği artırabileceğini öne sürüyor.
Life Science Alliance'da yayınlanan bir çalışmada , Texas A&M AgriLife Research'ten bilim insanları , folat alımını azaltmanın yaşlanan hayvan modellerinde daha sağlıklı metabolizmaları destekleyebileceğini keşfetti. Bu bulgu, yüksek folat tüketiminin sağlık için evrensel olarak faydalı olduğu yönündeki geleneksel inancı sorguluyor.
Çalışmaya, Texas A&M Tarım ve Yaşam Bilimleri Fakültesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü'nde profesör ve lisansüstü programların yardımcı başkanı olan Dr. Michael Polymenis liderlik etti.
Life Science Alliance'da yayınlanan çalışmanın baş araştırmacısı Dr. Michael Polymenis ve baş yazarı Dr. Heidi Blank . Bu, araştırmacıların folatın biyolojik modellerdeki etkileri üzerine devam eden araştırmalarının son çalışmasıdır. (Eun-Gyu No, Doktora/Texas A&M AgriLife)
Hücre büyümesi ve gelişimi için gerekli bir B vitamini olan folat, doğum kusurlarını önlemedeki rolüyle yaygın olarak bilinmektedir. Yeşil yapraklı sebzeler gibi yiyeceklerde doğal olarak bulunur ve genellikle rafine tahıllara eklenir. Yaygınlığına rağmen, yaşam boyunca yüksek miktarda folat tüketmenin uzun vadeli sağlık etkileri belirsizdir.
Araştırmacılar, hayvan modellerinde folatı sınırlandırarak büyüme ve yeni hücre yapımıyla ilgili süreçlerde azalma, ancak metabolik esneklikte artış gözlemlediler ve Polymenis bunun daha sağlıklı yaşlanmaya yol açabileceğini söyledi.
"Optimal folat alımı, kişinin yaşına bağlı olarak değişebilir," dedi. "Yaşamın erken dönemlerinde daha yüksek folat alımı büyüme ve gelişme için önemli olsa da, yaşamın ilerleyen dönemlerinde daha düşük bir folat alımı metabolik sağlık ve uzun ömürlülük açısından faydalı olabilir."
Çalışma, kişiye özel diyet önerilerini savunarak hassas beslenme kavramını desteklemektedir. Bu, Polymenis'in de bağlı üyesi olduğu Texas A&M Tarım Yoluyla Sağlığı Geliştirme Enstitüsü'nün (IHA) bir araştırma ayağıdır.
Polymenis, bu olgunun ardındaki mekanizmaları keşfetmek ve sağlıklı yaşlanmayı teşvik etmek için güvenli ve etkili terapötik müdahaleler geliştirmek amacıyla daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Projede yer alan diğer Texas A&M AgriLife araştırmacıları şunlardır:
Polymenis laboratuvarında araştırma görevlisi ve çalışmanın ilk yazarı olan Dr. Heidi Blank.
Beslenme Bölüm Başkanı Dr. David Threadgill.
Beslenme Bölümü Profesörü Dr. Patrick Stover.
Charlie Johnson, Ph.D., Texas A&M AgriLife Genomik ve Biyoenformatik Servisi Direktörü.
Texas A&M AgriLife Genomik ve Biyoenformatik Servisi yardımcı direktörü Dr. Marcel Brun.
Yaşam boyu değişen ihtiyaçlar
Folat veya B9 vitamini, vücutta kırmızı kan hücrelerinin yanı sıra DNA , RNA ve proteinlerin oluşumunda kullanılan temel bir besin bileşenidir. Polymenis, büyüme süreçlerindeki rolü nedeniyle özellikle çocuklar, genç yetişkinler ve hamile kadınlar için hayati önem taşıdığını söyledi.
Kendisi ve diğer Texas A&M AgriLife araştırmacıları, daha az çalışılmış yaş grupları üzerindeki etkisini araştırmak istediler. Yaşlı yetişkinlerdeki etkileri simüle etmek için araştırmacılar, hayvan modellerinin beslenmelerinden folatı, kabaca insan orta yaşına denk gelen bir yaşta çıkardılar. Bir karşılaştırma grubu aynı şekilde yetiştirildi, ancak folat içeren tipik bir beslenme düzenine devam edildi.
Araştırmacılar, folat kısıtlı diyet uygulayan kadınların, tipik diyet uygulayan kadınlara kıyasla gece ve gündüz karbonhidrat metabolizması ile yağ metabolizması arasında daha hızlı geçiş yapabildiğini buldu.
Polymenis, "Uyuduğunuzda metabolizmanız yağ yakar," dedi. "Uyanık ve aktif olduğunuzda ise genellikle daha hızlı enerji için karbonhidrat yakarsınız. Yaşlandıkça, bu yağ yakma ve karbonhidrat yakma durumları arasında geçiş yapmak daha uzun sürer, ancak bu metabolik esneklik, folat kısıtlı bir diyet uygulayan hayvan modellerinde daha iyi korunuyor gibi görünüyor."
Folat kısıtlı diyet uygulayan erkeklerin aktif dönemlerinde metabolizma hızlarında genel bir artış görüldü ve bu durum onların enerji seviyelerini ve fiziksel aktivitelerini korumalarına yardımcı oldu.
Blank, folat kısıtlılığı uygulanan grubun, kontrol grubunun aksine, ileri yaşlara kadar kilo ve vücut yağ oranlarını koruduğunu söyledi. Folatın kırmızı kan hücresi üretimi için önemine rağmen, folat kısıtlılığı uygulanan modellerde anemi veya diğer olumsuz sağlık sorunlarına dair hiçbir belirti görülmedi.
Folat, yapraklı yeşillikler ve avokado gibi besinlerde doğal olarak bulunur. Folatın sentetik versiyonu olan folik asit , genellikle rafine edildikten sonra tahıllara eklenir. Kelime, bazı yapraklı yeşilliklerde bol miktarda bulunduğu için, yaprakla aynı köke sahip olan folio kelimesinden gelir. ( Sam Craft; Laura McKenzie/Texas A&M AgriLife )
Bir dizi çalışma
Polymenis, kendisi ve ekibinin folat kısıtlı beslenen grubun daha sağlıklı yaşlandığını görmekten şaşırmadıklarını söyledi.
Araştırma ekibi, bu çalışmaya birkaç yıl önce maya hücrelerinde ve ardından solucan C. elegans'ta folat alımını azaltmak için metotreksat kullanarak başladı. Her iki durumda da, folatın azaltılması modellerin daha uzun yaşamasını sağladı.
Ekibin bundan sonraki adımı, deneyi genetik açıdan daha çeşitli modellerde tekrarlayarak, insanların genetik çeşitliliğini simüle etmek olacak.
Araştırmacılar ayrıca folat alımını sınırlandırmaya yönelik yeni bileşikler üzerindeki çalışmalarını genişletecek ve bu çalışmalar daha sonra klinik çalışmalara aktarılabilecek.
Folat sınırlamak için tedaviler
Yaygın olarak tüketilen gıda ürünlerine besin takviyesi yapmanın (sütteki D vitamini, meyve sularındaki kalsiyum) halk sağlığı sorunlarının çözümüne yardımcı olduğu kanıtlanmıştır. Örneğin, 20. yüzyılın başlarında ABD'yi zorlayan tiroid sorunları, yaygın iyot eksikliklerinin bir sonucuydu ve bu eksiklikler, tüketici tuzuna iyot eklenerek gideriliyordu.
ABD, 1998 yılında temel gıdaların, özellikle tahılların, rafine işleminden sonra folik asit ve diğer B vitaminleriyle "zenginleştirilmesini" veya "güçlendirilmesini" zorunlu kıldı. Bu, bazı yaş grupları için faydalı olsa da, yaşlı yetişkinler için faydadan çok zarar verebilir.
Polymenis, bu araştırmanın, folat veya folik asit (genellikle gıdalara ve takviyelere eklenen sentetik bir versiyon) içeren gıdaları kesmek yerine, daha az folat ihtiyacı olan bireyler için diyetle alınan folat miktarını sınırlayan ilaçlar geliştirmek için yeni bir yol açtığını söyledi.
Bu arada Polymenis, folatı tamamen kesmeyi önermediğini söyledi.
"Bulgularımıza dayanarak, yaşlı yetişkinlerin şu anda aldıklarından daha az folata ihtiyaç duyabileceklerine inanıyoruz," dedi. "Bu alanda araştırmamız gereken daha çok şey var ve hiç kimse için beslenme düzeninin tamamen ortadan kaldırılmasını savunmuyoruz."
Kaynak: "Yaşın geç dönemlerindeki diyet folat kısıtlaması, farelerde sağlıklı yaşam süresini tehlikeye atmadan biyosentezi azaltır", Heidi M Blank, Staci E Hammer, Laurel Boatright, Courtney Roberts, Katarina E Heyden, Aravindh Nagarajan, Mitsuhiro Tsuchiya, Marcel Brun, Charles D Johnson, Patrick J Stover, Raquel Sitcheran, Brian K Kennedy, L Garry Adams, Matt Kaeberlein, Martha S Field, David W Threadgill, Helene L Andrews-Polymenis ve Michael Polymenis, 23 Temmuz 2024, Life Science Alliance .
DOI: 10.26508/lsa.202402868
...........................................
Daha Uzun İnsan Ömrü İçin Potansiyel Takviye: Doğal Bitki Özütü Solucanların %40 Daha Uzun Yaşamasını Sağlıyor
Genellikle yuvarlak kurtlar olarak bilinen C. elegans, Artemisia scoparia ile tedavi edildiğinde %40'a kadar daha uzun yaşadı ve gözle görülür şekilde daha şişman ve tıknaz hale geldi. Kaynak: Bhaswati Ghosh, LSU
Belirli bir pelin otu türü olan Artemisia scoparia'nın doğal bitki özünün, potansiyel olarak insanlar da dahil olmak üzere, daha uzun ömürlere nasıl yol açabileceğine dair ilk çalışma. Anahtar nokta, gelişmiş metabolik sağlıkta yatıyor.
LSU Biyolojik Bilimler Bölümü'nde Yardımcı Doçent Adam Bohnert liderliğindeki bir araştırma ekibi, doğal bir bitki özütüyle elde edilen daha iyi metabolik sağlığı, yuvarlak solucanlar olarak bilinen C. elegans'ta daha uzun yaşam süreleriyle ilişkilendiren çığır açıcı bir çalışma yayınladı . Solucanlar ve insanlar arasında pek fazla ortak nokta yok gibi görünse de, araştırmacılar, çalışmanın LSU Pennington Biyomedikal Araştırma Merkezi'nde Profesör Jacqueline Stephens yönetiminde farelerde metabolik sağlık üzerine yürütülen önceki çalışmalara dayandığını ve bu nedenle sonuçların insanlarda da tekrarlanabileceğini varsaymak için geçerli nedenler olduğunu söylüyor.
LSU öğrencisi ve yayınlanan çalışmanın başyazarı Bhaswati Ghosh, "Bu çalışmanın solucanlar üzerinde yapılmasının çok mantıklı olmasının nedeni, solucanların yalnızca yaklaşık üç hafta yaşamasıydı, bu nedenle bir veya iki ay içinde kesin sonuçlara ulaştık" dedi.
Artemisia Scoparia: Keşfin Arkasındaki Bitki
Bohnert ve Stephens'ın araştırma ekipleri, Asya'ya özgü belirli bir pelin otu türünün doğal bitki özütü olan Artemisia scoparia'nın etkilerini incelemekle ilgileniyor. Yapraklarından elde edilen öz, Bohnert'in laboratuvarında solucanlara çeşitli dozlarda verildi. En yüksek ve ikinci en yüksek dozu alan tedavi edilen solucanlar, metabolik sağlıklarında neredeyse anında iyileşme gösterdi. Tedavi edilen solucanlar, tedavi edilmeyen kontrol grubundan %40'a kadar daha uzun yaşamakla kalmadı, aynı zamanda şişmanladılar ve vücut kütlelerinin artmasıyla hareket etmeleri zorlaştığı için biraz yavaşladılar. Ancak solucanlar aynı zamanda daha sağlıklı ve daha dirençli hale geldiler. Tedavi edilen solucanların stresle başa çıkması daha kolaydı. Ayrıca araştırmacılar, Artemisia scoparia'nın vücuttaki sağlıksız yağ depolarını sağlıklı yağ depolarına dönüştürmeye yardımcı olduğunu buldular.
Bu çalışma, Bohnert ve LSU Yardımcı Doçenti Alyssa Johnson'ın beslenme değişikliklerinin hücresel düzeyde yaşlanmayı nasıl etkilediğine dair önceki çalışmalarına katkıda bulunuyor. Şimdi, Artemisia scoparia'nın vücuttaki birçok uzun ömürlülük yolunu da harekete geçirebildiği ve yaşam süresi düzenleme sürecinde rol oynayan birden fazla geni etkili bir şekilde etkinleştirebildiği görülüyor .
Bohnert, "Yakın zamana kadar, yaşlanmanın beslenme yoluyla nasıl değiştirilebileceği veya temel metabolik sinyal yollarının uzun ömürlülüğü nasıl etkilediği gerçekten bilinmiyordu," dedi. "Gösterebildiğimiz şey, doğal bir özütün gelip bu yolları tıpkı genetik bir mutasyon gibi etkileyebileceği."
Çalışma yaşlanmanın belirlenimsel olmadığını ve kontrolümüz altında olduğunu ileri sürmektedir.
"Daha da önemlisi, bize tedavi edici bir bakış açısı kazandırıyor," dedi Bohnert. "Yaşın kanser ve kardiyovasküler hastalık gibi birçok hastalık için birincil risk faktörü olduğunu biliyoruz , ancak yaşlanmayı tedavi edilebilir bir hastalık olarak düşünürseniz, aslında birçok hastalığı aynı anda tedavi edebilirsiniz."
Orta Çağ'da Bile Ömür Uzaması
En uzun yaşayan solucanlar üreme olgunluğuna veya yetişkinliğe ulaştıklarında Artemisia scoparia ile beslenirken , Bohnert'in ekibi orta yaşta ilk kez tedavi edilen solucanlarda da önemli etkiler gözlemledi. Ömürde %40'lık bir artış yerine, bu solucanlar yine de yaklaşık %20 daha uzun yaşamayı başardılar.
Çalışma, Artemisia scoparia'nın yaşlanmayı ve uzun ömürlülüğü nasıl değiştirebileceğine dair ilk bakışı sunuyor. Ayrıca, metabolik sağlık, yağ düzenlemesi ve daha uzun ömür arasındaki bağlantıyı da güçlendiriyor.
Yağ ve Sağlık Konusundaki Perspektiflerin Yeniden Çerçevelenmesi
Bohnert, "Genellikle insanlar yağı 'kötü' olarak düşünür, ancak bu durumlarda iyi görünüyor ve aslında uzun ömürlülüğü destekliyor," dedi. " Artemisia scoparia, bir besin takviyesi olarak heyecan verici bir potansiyele sahip olabilir."
"Ayrıca, bir organizmanın kısa, şişman ve yavaş hareket ediyor olması, onu sağlıksız olarak nitelendirmek anlamına gelmez," diye ekledi Ghosh. "Bu fenotipler, yaşam süresi de dahil olmak üzere diğer parametrelerle birlikte değerlendirilmelidir."
Şu anda insanların takviye olarak Artemisia scoparia almaları için bir öneri veya etkili ve güvenli bir dozajın ne olabileceğine dair herhangi bir gösterge bulunmamaktadır . Araştırmacılar, çeşitli bitki özlerini incelediler ve yalnızca Artemisia scoparia'nın yağ düzenlemesi ve uzun ömür üzerinde olumlu etkiler gözlemlediler . Alkollü içecek absinthe'nin bir bileşeni olarak kullanılan pelin otu (Artemisia absinthium ) orta derecede zehirlidir ve çalışmaya dahil edilmemiştir.
Kaynak: " Artemisia scoparia'dan elde edilen yağ yakıcı bir bitkisel özüt, C. elegans'ın yaşam süresi ve stres direnci üzerinde geroprotektif etkilere sahiptir ", Bhaswati Ghosh, MSc; Hayden J Guidry, BSc; Maxwell Johnston ve K. Adam Bohnert, PhD, 15 Şubat 2022, Gerontoloji Dergileri .
DOI: 10.1093/gerona/glac040
..................................
%30 Daha Uzun Ömür: Kanser İlacı Kombinasyonu Yaşlanma Düğmesini Çeviriyor
İki kanser ilacının güçlü bir kombinasyonu, farelerin %30 daha uzun yaşamasına yardımcı olurken, aynı zamanda iltihabı azalttı, kanseri geciktirdi ve gen aktivitesini şaşırtıcı şekillerde değiştirdi; üstelik tüm bunları ek yan etkiler olmadan yaptı. Kaynak: Stock Image
Güçlü bir ilaç kombinasyonu, benzersiz ve sinerjik bir şekilde yaşlanma yollarını hedefleyerek farelerin ömrünü %30 oranında uzatıyor ve yaşlılıkta sağlığı iyileştiriyor; bu da gelecekteki insan denemeleri için umutları artırıyor.
Fareler, Rapamisin ve Trametinib kombinasyonuyla tedavi edildiğinde, her iki ilacın tek başına kullanılmasına kıyasla önemli ölçüde daha uzun yaşadılar.
Terapi kronik iltihabı azalttı ve kanser başlangıcını yavaşlattı, böylece daha sağlıklı bir yaşlanma sağlandı.
İki ilaç birlikte kullanıldığında benzersiz genetik değişikliklere yol açarak, her iki ilacın tek başına kullanıldığında görülmeyen genlerin nasıl davrandığını etkiledi; üstelik hiçbir yan etki de olmadı.
Çift İlaç Kombinasyonu Ömrü Önemli Ölçüde Uzatıyor
Araştırmacılar, iki kanser ilacı olan Trametinib ve Rapamisin'i birleştirmenin farelerin yaklaşık %30 daha uzun yaşamasına yardımcı olabileceğini keşfettiler. Trametinib tek başına kullanıldığında yaşam süresini %5 ila %10 uzatırken, Rapamisin %15 ila %20 uzattı. Ancak birlikte kullanıldığında, sonuçlar her iki ilacın tek başına kullanılmasından çok daha fazlaydı.
Fareler sadece daha uzun yaşamakla kalmadı, aynı zamanda daha sağlıklı da kaldılar. Kombinasyon tedavisi, beyin ve vücuttaki kronik iltihabı azalttı ve kanser gelişimini geciktirdi. Bu değişiklikler, tedavinin hayvanların daha yavaş yaşlanmasına ve yaşa bağlı yaygın hastalıklardan kaçınmasına yardımcı olduğunu gösteriyor.
Rapamisin ve trametinib ilaçlarının birlikte kullanımı farelerin ömrünü uzatabilir. Kaynak: K. Link / Max Planck Yaşlanma Biyolojisi Enstitüsü
Kanser İlaçlarıyla Yaşlanma Yolunu Hedeflemek
Hem Rapamisin hem de Trametinib halihazırda kanser tedavisinde kullanılmaktadır. Yaşlanmanın nasıl gerçekleştiğinde derin bir rol oynayan Ras/İnsülin/TOR adlı biyolojik ağın farklı kısımları üzerinde etki ederek çalışırlar. Rapamisin, yaşlanmayı yavaşlatan ve yaşam süresini uzatan bir ilaç türü olan güçlü bir "geroprotektif" olarak bilinmektedir. Ras/MEK/ERK adı verilen ilgili bir yolu hedef alan Trametinib, şimdiye kadar fareler üzerinde yaşam süresi üzerindeki etkileri açısından test edilmemişti, ancak sinekler üzerinde yapılan önceki çalışmalar yardımcı olabileceğini ima etmişti.
İlginçtir ki, iki ilaç birlikte kullanıldığında, sonuçlar sadece katkısal değildi. Kombinasyon, gen aktivitesinde benzersiz değişikliklere yol açtı; bu etkiler, ilaçlar ayrı ayrı verildiğinde görülemiyordu. Bu da kombinasyonun yaşlanma biyolojisiyle güçlü ve yeni bir şekilde etkileşime girdiğini gösteriyor.
İnsan Yaşlanması İçin Klinik Araştırma Potansiyeli
Araştırma ekibi, yan etkilerini en aza indirirken faydalarını en üst düzeye çıkarmayı hedefleyerek, Trametinib'in hayvan modellerinde kullanımını iyileştirmek için çalışıyor. Trametinib'in insanlarda kullanımı zaten onaylanmış olduğundan, bu durum sağlıklı yaşlanmaya odaklanan potansiyel klinik çalışmalara kapı açıyor.
Sebastian Grönke, "Trametinib, özellikle Rapamisin ile birlikte kullanıldığında, klinik çalışmalarda geroprotektör olarak test edilmek için iyi bir adaydır. Sonuçlarımızın başkaları tarafından da benimsenmesini ve insanlarda test edilmesini umuyoruz. Odak noktamız, Trametinib'in hayvan modellerinde kullanımını optimize etmek," diye açıklıyor.
Sadece Daha Uzun Yaşamlar Değil, Daha Sağlıklı Yaşamlar Hedefleniyor
Ortak kıdemli yazar Profesör Dame Linda Partridge (UCL Sağlıklı Yaşlanma Enstitüsü ve Max Planck Yaşlanma Biyolojisi Enstitüsü) şunları söyledi: "Farelerde bulduğumuz gibi insan ömründe benzer bir uzama beklemiyoruz, ancak araştırdığımız ilaçların insanların yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde daha uzun süre sağlıklı ve hastalıksız kalmalarına yardımcı olabileceğini umuyoruz. Önümüzdeki yıllarda insanlar üzerinde yapılacak daha fazla araştırma, bu ilaçların insanlar için nasıl faydalı olabileceğini ve kimlerin faydalanabileceğini anlamamıza yardımcı olacak."
Kaynak: Lisonia Gkioni, Tobias Nespital, Maarouf Baghdadi, Carolina Monzó, Jitin Bali, Taim Nassr, Anna Lena Cremer, Andreas Beyer, Joris Deelen, Heiko Backes, Sebastian Grönke ve Linda Partridge tarafından yazılan "Trametinib ve rapamisin geroprotektörleri, farelerin sağlıklı yaşam sürelerini ve yaşam sürelerini uzatmak için ek bir şekilde bir araya geliyor", 28 Mayıs 2025, Nature Aging .
DOI: 10.1038/s43587-025-00876-4
...........................................
Dikkat Çeken Yaşlanma Karşıtı İlaç, Kısa Süreli Maruziyetle Sağlık ve Yaşam Süresi Üzerinde Olumlu Etkiler Sağlıyor
Max Planck Yaşlanma Biyolojisi Enstitüsü tarafından30 Ağustos 2022
Rapamisin şu anda en umut verici yaşlanma karşıtı ilaçtır. Kaynak: Max Planck Yaşlanma Biyolojisi Enstitüsü
Rapamisine Kısa Süreli Maruz Kalmak, Ömür Boyu Tedaviyle Aynı Yaşlanma Karşıtı Etkilere Sahiptir
Yaşlanmayla birlikte gelen gerilemeyi önleyen ve sizi sağlıklı tutan bir ilaç alabildiğinizi hayal edin. Bilim insanları bu etkilere sahip ilaçlar arıyor. Günümüzde en umut verici yaşlanma karşıtı ilaç Rapamisin'dir. Laboratuvar hayvanları üzerinde yapılan deneysel çalışmalarda yaşam ve sağlık süresi üzerindeki olumlu etkileriyle bilinmektedir. İlacın maksimum faydalı etkisini elde etmek için genellikle ömür boyu verilir. Ancak yaşa bağlı gerilemenin önlenmesinde kullanılan düşük dozlarda bile olumsuz yan etkiler ortaya çıkabilir. Ayrıca, her zaman en düşük etkili dozu kullanmak tercih edilir. Almanya, Köln'deki Max Planck Yaşlanma Biyolojisi Enstitüsü'ndeki bir araştırma grubu, laboratuvar hayvanları üzerinde rapamisine kısa süreli maruz kalmanın ömür boyu tedaviyle aynı olumlu etkilere sahip olduğunu göstermiştir. Bu, insanlarda potansiyel bir uygulama için yeni kapılar açmaktadır.
Araştırma bilim insanları, yaşlanmanın olumsuz etkileriyle mücadeleye giderek daha fazla odaklanıyor. Yaşam tarzı değişiklikleri yaşlıların sağlığını iyileştirebilir, ancak bunlar tek başına yaşlılığın getirdiği sorunları önlemeye yeterli değildir. Mevcut ilaçların "geroproteksiyon" amacıyla yeniden kullanılması, yaşa bağlı gerilemenin önlenmesinde ek bir silah sağlıyor.
Günümüzde en umut vadeden yaşlanma karşıtı ilaç, hücre büyüme inhibitörü ve bağışıklık baskılayıcı olan ve normalde kanser tedavisinde ve organ nakillerinden sonra kullanılan rapamisindir. "Klinik olarak kullanılan dozlarda rapamisin istenmeyen yan etkilere neden olabilir, ancak ilacın yaşa bağlı gerilemeyi önlemede kullanılabilmesi için bunların yok veya minimum düzeyde olması gerekir. Bu nedenle, ömür boyu tedaviyle aynı etkileri elde etmek için rapamisin'i ne zaman ve ne kadar süreyle vermemiz gerektiğini bulmak istedik," diye açıklıyor Dr. Paula Juricic. Dr. Paula Juricic, Max Planck Yaşlanma Biyolojisi Enstitüsü direktörü Prof. Linda Partridge'in bölümündeki çalışmanın baş araştırmacısıdır.
Sadece Kısa Süreli Pozlama
Bilim insanları, meyve sineklerinde kısa süreli ilaç uygulamasının farklı zaman aralıklarını test ettiler. Genç ve yetişkin sineklerde 2 haftalık kısa bir rapamisin tedavisinin, onları bağırsakta yaşa bağlı patolojilere karşı koruduğunu ve yaşam sürelerini uzattığını buldular. Genç ve yetişkin farelerde 3 aylıkken başlayan 3 aylık kısa bir tedavi aralığının, orta yaşlı farelerde bağırsak sağlığı üzerinde benzer faydalı etkileri olduğu görüldü.
"Erken yetişkinlik dönemindeki bu kısa süreli ilaç tedavileri, aynı dönemde başlanan sürekli tedavi kadar güçlü bir koruma sağladı. Ayrıca rapamisin tedavisinin, orta yaşa kıyasla erken yaşta verildiğinde en güçlü ve en iyi etkilere sahip olduğunu bulduk. Öte yandan, sinekler ileri yaşlarda rapamisin ile tedavi edildiğinde hiçbir etki görülmedi. Dolayısıyla rapamisin hafızası öncelikle erken yetişkinlik döneminde aktive oluyor," diye açıklıyor makalenin ortak yazarı Dr. Thomas Leech.
Uygulamalara Bir Adım Daha Yakın
Makalenin ortak yazarlarından Dr. Yu-Xuan Lu, "Kronik, uzun süreli rapamisin alımına olan ihtiyacı ortadan kaldıracak bir yol bulduk, bu sayede insanlarda uygulanması daha pratik olabilir" diyor.
Çalışmanın kıdemli yazarı Prof. Linda Partridge şöyle diyor: "Tedaviye yaşamın ilerleyen dönemlerinde başlanarak farelerde ve insanlarda rapamisinin geroprotektif etkilerinin elde edilip edilemeyeceğini keşfetmek önemli olacak, çünkü ideal olarak tedavi süresi en aza indirilmelidir. Aralıklı dozlama da mümkün olabilir. Bu çalışma yeni kapılar açtı, ancak aynı zamanda birçok yeni soruyu da gündeme getirdi."
Kaynak: Paula Juricic, Yu-Xuan Lu, Thomas Leech, Lisa F. Drews, Jonathan Paulitz, Jiongming Lu, Tobias Nespital, Sina Azami, Jennifer C. Regan, Emilie Funk, Jenny Fröhlich, Sebastian Grönke ve Linda Partridge tarafından yazılan "Erken yetişkinlikte kısa süreli rapamisin tedavisinin kalıcı olarak artan bağırsak otofajisi ile uzun süreli geroproteksiyonu", 29 Ağustos 2022, Nature Aging .
DOI: 10.1038/s43587-022-00278-w
...........................................
Yaşlanma Sürecini Yavaşlatmak: İki Kan Proteini Uzun ve Sağlıklı Bir Yaşamın Anahtarı Olabilir
Edinburgh Üniversitesi tarafından25 Ocak 2022Yorum yok4 Dakika Okuma
Araştırmacılar, çeşitli yaşlanma ölçütleri üzerinde önemli olumsuz etkileri olan iki protein tespit ettiler. Bu proteinlerin daha yüksek seviyelerine neden olan DNA'ya sahip kişiler daha zayıftı, sağlıkları daha kötüydü ve olağanüstü uzun yaşama olasılıkları daha düşüktü.
Yapılan araştırmalar, yaşlanma ve uzun ömürlülük üzerinde önemli etkisi olan iki kan proteini olan LPA ve VCAM1'i tespit etti.
Bu proteinleri hedef alan yeni ilaçlar, potansiyel olarak yaşlanmayı yavaşlatabilir ve yaşam kalitesini iyileştirebilir; bu proteinlerin doğal seviyeleri daha düşük olan bireylerde görülen genetik avantajları yansıtabilir.
Yaşlanma Çalışmasında Belirlenen Temel Proteinler
Bilim insanları, iki kan proteininin ne kadar uzun ve sağlıklı bir hayat yaşadığımızı etkilediğini ortaya koydu.
Yaşlanmayla ilgili en büyük genetik araştırmaya göre, bu proteinleri hedef alan ilaçlar geliştirmek, yaşlanma sürecini yavaşlatmanın bir yolu olabilir.
Yaşlandıkça, yetişkinliğe ulaştığımızda vücudumuz bozulmaya başlar ve bu da yaşa bağlı hastalıklara ve ölüme yol açar. Bu son araştırma, hangi proteinlerin yaşlanma sürecini etkileyebileceğini araştırıyor.
Yaşlanma ve ölüm hızımızı belirleyen birçok karmaşık ve birbiriyle ilişkili faktör vardır; bunlar arasında genetik, yaşam tarzı, çevre ve şans yer alır. Çalışma, proteinlerin bu süreçteki rolüne ışık tutuyor.
DNA'nın Protein Düzeylerindeki Rolü
Bazı insanlar, ebeveynlerinden miras aldıkları DNA nedeniyle belirli proteinlerin doğal olarak daha yüksek veya daha düşük seviyelerine sahiptir. Bu protein seviyeleri de kişinin sağlığını etkileyebilir.
Edinburgh Üniversitesi araştırmacıları, her biri yüz binlerce insana ait genetik bilgi içeren, insan yaşlanmasına ilişkin altı büyük genetik çalışmanın sonuçlarını birleştirdi.
Araştırmacılar, incelenen 857 protein arasında, çeşitli yaşlanma ölçütleri üzerinde önemli olumsuz etkilere sahip olan iki proteini tespit etti.
Bu proteinlerin seviyelerinin yükselmesine neden olan DNA'yı miras alan kişiler daha zayıftı, kendi sağlıklarını daha kötü değerlendiriyorlardı ve olağanüstü uzun bir yaşam sürme olasılıkları, miras almayanlara göre daha düşüktü.
Apolipoprotein(a) (LPA) adı verilen ilk protein, karaciğerde üretilir ve pıhtılaşmada rol oynadığı düşünülmektedir. Yüksek LPA seviyeleri, atardamarların yağlı maddelerle tıkandığı bir durum olan ateroskleroz riskini artırabilir. Kalp hastalığı ve felç olası sonuçlar arasındadır.
İkinci protein olan vasküler hücre yapışma molekülü 1 (VCAM1), öncelikle kan damarlarını kaplayan tek hücreli bir tabaka olan endotel hücrelerinin yüzeylerinde bulunur. Bu protein, damarların genişlemesini ve daralmasını kontrol eder ve kan pıhtılaşması ile bağışıklık tepkisinde rol oynar.
İlaç Geliştirme Potansiyeli
Vücut bir enfeksiyon tespit ettiğini belirten sinyaller gönderdiğinde VCAM1 seviyeleri artar, VCAM1 daha sonra bağışıklık hücrelerinin endotel tabakasını geçmesine izin verir, bu durum doğal olarak bu proteinlerin seviyeleri düşük olan kişilerde görülür.
Araştırmacılar, LPA ve VCAM1 düzeylerini düşürerek hastalıkları tedavi etmek için kullanılan ilaçların, yaşam kalitesini ve süresini artırma gibi ek faydalar sağlayabileceğini söylüyor.
Bunun bir örneği, kalp hastalığı riskini azaltmanın bir yolu olarak LPA'yı düşüren bir ilacı test eden klinik bir çalışmadır.
Şu anda VCAM1 ile ilgili klinik bir çalışma bulunmuyor, ancak fareler üzerinde yapılan çalışmalar, bu proteinin seviyesini düşüren antikorların yaşlılıkta bilişsel işlevleri nasıl iyileştirdiğini gösterdi.
Bulgular Nature Aging dergisinde yayımlandı .
Edinburgh Üniversitesi MRC İnsan Genetiği Birimi'nin baş araştırmacısı Dr. Paul Timmers şunları söyledi: "Bu iki önemli proteinin tanımlanması, sağlıklı yaşam sürelerini uzatmaya yardımcı olabilir. Kanımızdaki bu protein seviyelerini düşüren ilaçlar, ortalama bir insanın genetik piyangoyu kazanmış ve genetik olarak düşük LPA ve VCAM1 seviyeleriyle doğmuş bireyler kadar sağlıklı ve uzun yaşamasını sağlayabilir."
Edinburgh Üniversitesi Usher Enstitüsü İnsan Genetiği Bölümü Başkanı Profesör Jim Wilson, "Bu çalışma, gelecekte yaşam süresini uzatmak için kullanılacak ilaçlar için iki potansiyel hedefi belirlemede modern genetiğin gücünü ortaya koyuyor." dedi.
Kaynak: Paul RHJ Timmers, Evgeny S. Tiys, Saori Sakaue, Masato Akiyama, Tuomo TJ Kiiskinen, Wei Zhou, Shih-Jen Hwang, Chen Yao, Biobank Japan Project, FinnGen, Joris Deelen, Daniel Levy, Andrea Ganna, Yoichiro Kamatani, Yukinori Okada, Peter K. Joshi, James F. Wilson ve Yakov A. Tsepilov tarafından yazılan "Genetik olarak bağımsız yaşlanma fenotiplerinin Mendelian randomizasyonu, LPA ve VCAM1'i insan yaşlanması için biyolojik hedefler olarak tanımlıyor", 20 Ocak 2022, Nature Aging.
DOI: 10.1038/s43587-021-00159-8
............................................
Taurin ile Zamanı Geri Almak: Çalışma, Takviyenin Sağlığı ve Uzun Ömrü İyileştirdiğini Buldu
Amerikan Bilim İlerlemesi Derneği (AAAS) tarafından16 Haziran 20234 Yorum4 Dakika Okuma
Taurin takviyesi sağlıklı yaşam süresini uzatır. Resimde, yaşlı bir adamın taurin duşundan geçtiği ve gençleşmiş, sağlıklı bir adam olarak çıktığı görülmektedir. Taurin yapısı, taurin duşunda bir top ve çubuk modeli olarak tasvir edilmiştir. Kaynak: Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi
Araştırmalar, taurin eksikliğinin yaşlanmaya katkıda bulunabileceğini ve takviyenin uzun ömürlülüğü ve sağlığı iyileştirebileceğini göstermektedir. Fare ve maymunlar da dahil olmak üzere hayvan modellerinde, taurin seviyelerinin normale dönmesi yaşam süresini uzatmış ve yaşlanma belirtilerini yavaşlatmıştır. Ancak, taurinin bu potansiyel yaşlanma karşıtı etkilerini doğrulamak için daha fazla insan denemesine ihtiyaç vardır.
Taurinin Yaşlanmadaki Rolüne Giriş
Yeni bir araştırmaya göre, taurin eksikliği yaşlanmanın bir nedeni olabilir. Bu çalışma, taurinin sağlık ve uzun ömür üzerindeki etkisini çeşitli hayvan modelleri üzerinde değerlendirdi. Yazarlara göre, yaşa bağlı taurin kaybının takviye yoluyla tersine çevrilmesi, solucanlarda, kemirgenlerde ve insan dışı primatlarda sağlıklı yaşam süresini uzattı. Bu bulgular, taurinin insanlarda sağlıklı yaşam süresi üzerindeki etkisini incelemek ve olası riskleri anlamak için daha fazla insan denemesi yapılmasını gerektiriyor.
Taurin, Red Bull, Monster Energy, Rockstar, NOS, Full Throttle ve AMP gibi enerji içeceklerinde yaygın olarak kullanılan bir bileşendir. Enerji içeceklerinde bulunan kafein ve diğer bileşenlerden uzak durmak isteyenler için taurin takviyeleri, bu besini elde etmenin kolay bir yolunu sunar.
Önceki Çalışmalar ve Sınırlamalar
Yarı temel bir mikro besin olan taurin, hayvanlarda en bol bulunan amino asitlerden biridir . Çeşitli türler üzerinde yapılan önceki çalışmalar, erken yaşam döneminde taurin eksikliğinin iskelet kaslarında, gözlerde ve sinir sisteminde yaşlanmayla ilişkili bozukluklarla ilişkili işlevsel bozukluklara neden olduğunu göstermiştir. Taurin takviyesine yönelik küçük klinik çalışmalar, metabolik ve inflamatuar hastalıklarda faydalar sağladığını öne sürmüş olsa da, taurin konsantrasyonlarının hayvan sağlığı ve uzun ömürlülüğü üzerindeki etkisi henüz tam olarak anlaşılamamıştır.
Mevcut Çalışma Bulguları
Taurin bolluğunun sağlıklı bir yaşam süresini nasıl ve ne şekilde etkilediğini daha iyi anlamak için Parminder Singh ve meslektaşları, farelerde, maymunlarda ve insanlarda farklı yaşlarda kan taurin konsantrasyonlarını ölçtüler. 15 yaşındaki maymunlarda serum taurin konsantrasyonlarının 5 yaşındaki maymunlara göre %85 daha düşük olduğunu keşfettiler. Benzer şekilde, taurin seviyeleri insan ömrü boyunca %80'den fazla azaldı. Yaşlanan farelerde de taurin seviyelerinde düşüş gözlemlendi ve yazarlar, ana taurin taşıyıcısından yoksun farelerin yetişkinlik yaşam sürelerinin daha kısa olduğunu buldular.
Taurin Takviyesinin Etkileri
Bu düşüşün taurin takviyesiyle tersine çevrilmesi, solucanların ve farelerin ortalama yaşam süresini sırasıyla %10 ila %23 ve %10 ila %12 oranında artırmıştır. Özellikle, farelerde, vücut ağırlığının kilogramı başına günde 500 ve 1000 miligram oral taurin uygulanması, güç, koordinasyon ve bilişsel işlevlerde iyileşmelerle ilişkilendirilmiş ve hücresel yaşlanma, mitokondriyal ve DNA hasarı ve iltihaplanma gibi yaşlanmanın birkaç temel belirtecini yavaşlatmıştır. Ayrıca, orta yaşlı rhesus makaklarında taurin takviyesi kemik, metabolik ve immünolojik sağlığı olumlu yönde etkilemiştir.
Gelecekteki Hususlar ve Potansiyel Riskler
Yazarlar, yaşlanma sırasında taurin eksikliğinin giderilmesinin umut verici bir yaşlanma karşıtı strateji olma potansiyeline sahip olduğunu belirtseler de, taurin takviyesinin insanlarda sağlıklı yaşam süresini uzatıp uzatmadığını görmek için daha fazla araştırmaya ve insan klinik denemelerine ihtiyaç vardır. Joseph McGaunn ve Joseph Baur tarafından sunulan bir bakış açısına göre, taurin takviyesinin çok az risk taşıdığı öne sürülmüş olsa da, büyük ve uzun vadeli insan güvenliği denemelerinin eksikliği nedeniyle risk potansiyelinin hala dikkate alınması gerektiğini belirtiyorlar. Singh ve ark. çalışmasında kullanılan eşdeğer dozlar insanlarda çok yüksek olacaktır. Bu nedenle, insan sağlığını ve uzun ömürlülüğünü iyileştirmeyi amaçlayan taurin takviyesine ihtiyatla yaklaşılmalıdır.
Columbia Araştırması: Enerji İçeceği Bileşeni Taurin Sağlığı Artırabilir ve Yaşlanmayı Yavaşlatabilir
Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi tarafından10 Haziran 2023
aurin takviyesi sağlıklı yaşam süresini uzatır. Resimde boğa, yaşlanma sürecini tersine çevirerek sağlıklı yaşam süresini ve yaşam süresini uzatan taurini tasvir ediyor (Taurin kelimesi, ilk olarak boğa idrarında tanımlandığı için Boğa burcu boğası idrarından türetilmiştir). Kaynak: Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi
Columbia Üniversitesi'nden araştırmacılar, taurin besin maddesi eksikliğinin hayvanlarda yaşlanmaya yol açabileceğini ve takviyenin yaşlanmayı yavaşlatma ve sağlıklı yaşam sürelerini uzatma potansiyelini ortaya koyduğunu öne sürüyor. Çalışma, taurin seviyelerinin yaşla birlikte önemli ölçüde azaldığını ve takviyenin fare ve maymunlarda önemli sağlık iyileştirmelerine yol açtığını buldu. Bu bulguları doğrulamak için insan deneylerine ihtiyaç var.
Columbia Üniversitesi araştırmacılarının öncülüğünde ve dünya genelinde onlarca yaşlanma araştırmacısının katılımıyla gerçekleştirilen yeni bir araştırmaya göre, vücutta üretilen ve birçok gıdada bulunan bir besin maddesi olan taurin eksikliği, hayvanlarda yaşlanmanın tetikleyicilerinden biri.
Taurin, Red Bull, Monster Energy, Rockstar, NOS, Full Throttle ve AMP gibi markalar da dahil olmak üzere enerji içeceklerinde yaygın bir bileşendir. Enerji içeceklerindeki kafein, tatlandırıcılar ve diğer bileşenler olmadan besin sağlayan taurin takviye hapları da mevcuttur.
Aynı araştırmada, taurin takviyelerinin solucanlarda, farelerde ve maymunlarda yaşlanma sürecini yavaşlatabildiği ve hatta orta yaşlı farelerin sağlıklı yaşam sürelerini %12'ye kadar uzatabildiği bulundu.
Çalışma 8 Haziran'da Science dergisinde yayımlandı .
Çalışmanın lideri ve Columbia Üniversitesi Vagelos Fizik ve Cerrahlar Koleji'nde genetik ve gelişim alanında yardımcı doçent olan Dr. Vijay Yadav, "Son 25 yıldır bilim insanları yalnızca daha uzun yaşamamızı sağlamakla kalmayıp aynı zamanda yaşlılıkta sağlıklı kalma süremizi, yani sağlıklı yaşam süremizi de artıran faktörleri bulmaya çalışıyorlar" diyor.
"Bu çalışma, taurinin içimizdeki yaşam iksiri olabileceğini ve daha uzun ve sağlıklı yaşamamıza yardımcı olabileceğini öne sürüyor."
Taurin takviyesi sağlıklı yaşam süresini uzatır. Resimde, yaşlı bir adamın taurin duşundan geçtiği ve gençleşmiş, sağlıklı bir adam olarak çıktığı görülmektedir. Taurin yapısı, taurin duşunda bir top ve çubuk modeli olarak tasvir edilmiştir. Kaynak: Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi
İçimizdeki Yaşlanma Karşıtı Moleküller
Son yirmi yıldır, insanların daha uzun yaşaması ve bilim insanlarının yaşlanma sürecinin manipüle edilebileceğini öğrenmesiyle yaşlılıkta sağlığı iyileştirecek müdahaleleri belirleme çabaları yoğunlaştı.
Birçok çalışma, kan dolaşımında taşınan çeşitli moleküllerin yaşlanmayla ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Ancak bu moleküllerin yaşlanma sürecini aktif olarak yönlendirip yönlendirmediği, yoksa sadece yolcu mu olduğu daha az kesindir. Eğer bir molekül yaşlanmanın itici gücüyse, gençlik seviyelerini geri kazandırmak yaşlanmayı geciktirir ve sağlıklı geçirdiğimiz yılları, yani sağlıklı yaşam süremizi artırır.
Columbia Üniversitesi araştırmacıları tarafından yürütülen bir çalışma, vücudumuzda üretilen bir molekül olan taurin eksikliğinin yaşlanmaya neden olduğunu ve taurin takviyelerinin hayvanların sağlığını iyileştirebileceğini ve yaşam süresini uzatabileceğini buldu. Kaynak: Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi
Taurin, Yadav'ın dikkatini ilk olarak, kemik oluşumundaki rolünü ortaya çıkaran osteoporoz üzerine yaptığı önceki araştırma sırasında çekmişti. Aynı dönemde, diğer araştırmacılar da taurin seviyelerinin bağışıklık sistemi, obezite ve sinir sistemi fonksiyonlarıyla ilişkili olduğunu bulmuşlardı.
Yadav, "Taurinin yaşla birlikte azalan tüm bu süreçleri düzenlediğini fark ettik; belki de kan dolaşımındaki taurin seviyeleri genel sağlığı ve yaşam süresini etkiliyordur" diyor.
Taurin takviyesi hayvanların daha sağlıklı olmasını ve daha uzun yaşamasını sağlar. Kaynak: Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi
Taurin Yaşla Birlikte Azalıyor, Takviye Farelerde Yaşam Süresini Uzatıyor
Yadav'ın ekibi ilk olarak farelerin, maymunların ve insanların kan dolaşımındaki taurin seviyelerini inceledi ve taurin bolluğunun yaşla birlikte önemli ölçüde azaldığını buldu. İnsanlarda ise, 60 yaşındaki bireylerdeki taurin seviyeleri, 5 yaşındaki bireylerdeki seviyelerin yalnızca üçte biri kadardı.
Yadav, "Taurin eksikliğinin yaşlanma sürecinin bir nedeni olup olmadığını sorgulamaya başladık ve fareler üzerinde büyük bir deney başlattık" diyor.
Araştırmacılar, yaklaşık 250 adet 14 aylık dişi ve erkek fareyle (insan yaşıyla yaklaşık 45 yaşında) çalışmaya başladılar. Araştırmacı, her gün farelerin yarısına bir miktar taurin veya kontrol solüsyonu verdi. Deneyin sonunda Yadav ve ekibi, taurinin dişi farelerde ortalama yaşam süresini %12, erkeklerde ise %10 artırdığını buldu. Fareler için bu, yaklaşık yedi veya sekiz insan yılına denk gelen üç ila dört ay daha fazla zaman anlamına geliyordu.
Taurin bolluğu yaşla birlikte azalır. Kaynak: Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi
Orta Yaşta Taurin Takviyeleri Yaşlılıkta Sağlığı İyileştirir
Taurinin sağlığa nasıl etki ettiğini öğrenmek için Yadav, taurin takviyesinin çeşitli türlerde sağlık ve yaşam süresi üzerindeki etkisini araştıran diğer yaşlanan araştırmacıları da yanına çağırdı .
Bu uzmanlar farelerde çeşitli sağlık parametrelerini ölçtüler ve 2 yaşında (insan yaşına göre 60 yıl) bir yıl boyunca taurin takviyesi alan hayvanların, tedavi görmeyenlere göre hemen hemen her açıdan daha sağlıklı olduklarını buldular.
Araştırmacılar, taurinin dişi farelerde (hatta "menopozlu" farelerde bile) yaşa bağlı kilo alımını baskıladığını, enerji harcamasını artırdığını, kemik kütlesini artırdığını, kas dayanıklılığını ve gücünü geliştirdiğini, depresyon benzeri ve endişeli davranışları azalttığını, insülin direncini düşürdüğünü ve daha genç görünen bir bağışıklık sistemini desteklediğini buldu.
Yadav, "Hayvanların sadece daha uzun yaşadığını değil, aynı zamanda daha sağlıklı yaşadıklarını da bulduk." diyor.
Taurin eksikliği sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilir. Kaynak: Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi
Hücresel düzeyde taurin, yaşla birlikte azalan pek çok işlevi iyileştirdi: Takviye, "zombi hücrelerinin" (ölmesi gereken ancak bunun yerine orada kalıp zararlı maddeler salgılayan yaşlı hücreler) sayısını azalttı, telomeraz eksikliğinden sonra hayatta kalma oranını artırdı, bazı dokularda bulunan kök hücre sayısını artırdı (bu, yaralanmadan sonra dokuların iyileşmesine yardımcı olabilir), mitokondrinin performansını iyileştirdi, DNA hasarını azalttı ve hücrelerin besinleri algılama yeteneğini geliştirdi.
Altı ay boyunca günlük taurin takviyesi verilen orta yaşlı rezüs maymunlarında da taurin takviyelerinin benzer sağlık etkileri görülmüştür. Taurin kilo alımını engellemiş, açlık kan şekerini ve karaciğer hasarı belirteçlerini düşürmüş, omurga ve bacaklardaki kemik yoğunluğunu artırmış ve bağışıklık sistemlerinin sağlığını iyileştirmiştir.
Bir miktar egzersiz, taurin seviyelerini artırır. Kaynak: Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi
Rastgele Klinik Araştırmaya İhtiyaç Var
Araştırmacılar, taurin takviyelerinin insanlarda sağlığı iyileştirip iyileştirmediğini veya yaşam süresini uzatıp uzatmadığını henüz bilmiyorlar, ancak yürüttükleri iki deney, taurinin potansiyeli olduğunu gösteriyor.
İlk çalışmada Yadav ve ekibi, 60 yaş ve üzeri 12.000 Avrupalı yetişkinde taurin seviyeleri ile yaklaşık 50 sağlık parametresi arasındaki ilişkiyi inceledi. Genel olarak, daha yüksek taurin seviyelerine sahip kişiler daha sağlıklıydı; daha az tip 2 diyabet vakası, daha düşük obezite seviyeleri, azalmış hipertansiyon ve daha düşük inflamasyon seviyeleri vardı. Yadav, "Bunlar nedensellik oluşturmayan ilişkilerdir," diyor, "ancak sonuçlar, taurin eksikliğinin insan yaşlanmasına katkıda bulunma olasılığıyla tutarlı."
İkinci çalışma, taurin seviyelerinin sağlığı iyileştirdiği bilinen bir müdahaleye, yani egzersize yanıt verip vermeyeceğini test etti. Araştırmacılar, çeşitli erkek sporcular ve hareketsiz bireylerde yoğun bir bisiklet antrenmanını tamamlamadan önce ve sonra taurin seviyelerini ölçtüler ve tüm sporcu gruplarında (kısa mesafe koşucuları, dayanıklılık koşucuları ve doğal vücut geliştiriciler) ve hareketsiz bireylerde taurin seviyesinde önemli bir artış buldular.
Yadav, "Kişinin hangi seviyede olduğu önemli değil, hepsinde egzersizden sonra taurin seviyeleri arttı. Bu da egzersizin sağlık açısından sağladığı faydaların bir kısmının taurin seviyesindeki artıştan kaynaklanabileceğini gösteriyor." diyor.
Yadav, taurinin gerçekten sağlık açısından faydalı olup olmadığının yalnızca insanlar üzerinde yapılacak randomize bir klinik çalışmayla belirlenebileceğini ekliyor. Taurin denemeleri şu anda obezite için devam ediyor, ancak hiçbiri geniş bir yelpazedeki sağlık parametrelerini ölçmek için tasarlanmadı.
Metformin, rapamisin ve NAD analogları gibi diğer potansiyel yaşlanma karşıtı ilaçlar da klinik deneylerde test edilmek üzere değerlendiriliyor.
"Bence taurin de göz önünde bulundurulmalı," diyor Yadav. "Ve bazı avantajları var: Taurin vücudumuzda doğal olarak üretilir, doğal olarak besinlerden alınabilir, bilinen toksik etkileri yoktur (her ne kadar kullanılan konsantrasyonlarda nadiren kullanılsa da) ve egzersizle desteklenebilir.
“Taurin bolluğu yaşla birlikte azalır, bu nedenle yaşlılıkta taurini gençlik seviyesine geri döndürmek umut verici bir yaşlanma karşıtı strateji olabilir.”
Referans: Parminder Singh, Kishore Gollapalli, Stefano Mangiola, Daniela Schranner, Mohd Aslam Yusuf, Manish Chamoli, Sting L. Shi, Bruno Lopes Bastos, Tripti Nair, Annett Riermeier, Elena M. Vayndorf, Judy Z. Wu, Aishwarya Nilakhe, Christina Q. Nguyen, Michael Muir, Michael G. Kiflezghil, Anna Foulger, Alex Junker, Jack Devine, Kunal Sharan, Shankar J. Chinta, Swati Rajput, Anand Rane, Philipp Baumert, Martin Schönfelder, Francescopaolo lavarone, Giorgia di Lorenzo, Swati Kumari, Alka Gupta, Rajesh Sarkar, Costerwell Khyriem, Amanpreet S. Chawla, Ankur Sharma, Nazan Sarper, Naibedya Chattopadhyay, Bichitra K. Biswal, Carmine Settembre, Perumal Nagarajan, Kimara L. Targoff, Martin Picard, Sarika Gupta, Vidya Velagapudi, Anthony T. Papenfuss, Alaattin Kaya, Miguel Godinho Ferreiral, Brian K. Kennedy, Julie K. Andersen, Gordon J. Lithgow, Abdullah Mahmood Ali, Arnab Mukhopadhyay, Aarno Palotie, Gabi Kastenmiller, Matt Kaeberlein, Henning Wackerhage, Bhupinder Pal ve Vijay K. Yadav, 9 Haziran 2023, Science .
DOI: 10.1126/science.abn9257
............................................
Kandaki Omega-3 Seviyesinin Yüksek Olması Yaşam Beklentisini Neredeyse Beş Yıl Artırıyor
IMIM (Hospital del Mar Tıbbi Araştırma Enstitüsü) tarafından26 Temmuz 2021
Omega-3 Gıda Kaynakları
Bu maddenin kanda %1 oranında artması, sigarayı bırakmaya benzer bir ölüm riski değişikliğiyle ilişkilendiriliyor.
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki The Fatty Acid Research Institute ve Kanada'daki çeşitli üniversitelerle iş birliği içinde Hospital del Mar Tıbbi Araştırma Enstitüsü'nün (IMIM) katıldığı bir araştırmaya göre, kandaki omega-3 yağ asitleri seviyeleri, sigara içmek kadar herhangi bir nedene bağlı ölüm riskinin de iyi bir göstergesi. The American Journal of Clinical Nutrition'da yayınlanan çalışmada, 1971'den beri Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bu Massachusetts kasabasının sakinlerini izleyen uzun vadeli bir çalışma grubu olan Framingham Offspring Cohort'un verileri kullanıldı.
Araştırmacılar, kan eritrositlerindeki (kırmızı kan hücreleri olarak da bilinir) omega-3 seviyelerinin ölüm riskini çok iyi öngördüğünü bulmuşlardır. Çalışma, IMIM'in Kardiyovasküler Risk ve Beslenme Araştırma Grubu'nda doktora sonrası araştırmacı ve çalışmanın yazarı olan Dr. Aleix Sala-Vila'nın da belirttiği gibi, "Diyetinize düzenli olarak yağlı balıklar dahil ederek kanda bu asitlerin daha yüksek seviyelerde bulunması, yaşam beklentisini neredeyse beş yıl artırır," sonucuna varmıştır. Buna karşılık, "Düzenli sigara içmek, yaşam beklentinizi 4,7 yıl azaltır; bu, kanınızda yüksek omega-3 asit seviyelerine sahip olmanızla kazandığınızla aynıdır," diye eklemiştir.
2.200 Kişi On Bir Yıl Boyunca İzlendi
Çalışmada, ortalama on bir yıl boyunca izlenen 65 yaş üstü 2.240 kişide kan yağ asidi düzeylerine ilişkin veriler analiz edildi. Amaç, halihazırda bilinen faktörlerin ötesinde hangi yağ asitlerinin mortalite için iyi bir öngörücü olarak işlev gördüğünü doğrulamaktı. Sonuçlar, omega-3 de dahil olmak üzere dört tür yağ asidinin bu rolü yerine getirdiğini göstermektedir. Bunlardan ikisinin, geleneksel olarak kardiyovasküler riskle ilişkilendirilen doymuş yağ asitleri olması, ancak bu durumda daha uzun yaşam beklentisini göstermesi ilginçtir. Dr. Sala-Vila, "Bu, son zamanlarda gördüğümüz bir şeyi yeniden doğruluyor," diyor, "tüm doymuş yağ asitleri illa ki kötü değildir." Gerçekten de, kandaki seviyeleri, omega-3 yağ asitlerinde olduğu gibi diyetle değiştirilemez.
Bu sonuçlar, farklı yağ asitlerinin kan konsantrasyonlarına göre, gıda alımına yönelik diyet önerilerinin kişiselleştirilmesine katkıda bulunabilir. Dr. Sala-Vila, "Bulduğumuz şey önemsiz değil. Beslenmede doğru yönde yapılan küçük değişikliklerin düşündüğümüzden çok daha güçlü bir etkiye sahip olabileceği ve bu değişiklikleri yapmak için asla çok geç veya çok erken olmadığı fikrini pekiştiriyor," diyor.
Araştırmacılar şimdi aynı göstergeleri benzer nüfus gruplarında, ancak Avrupa kökenli gruplarda analiz ederek, elde edilen sonuçların Amerika Birleşik Devletleri dışında da uygulanıp uygulanamayacağını araştıracaklar. Amerikan Kalp Derneği, omega-3 asitlerinin sağlık yararları nedeniyle haftada iki kez somon, hamsi veya sardalya gibi yağlı balıkların tüketilmesini öneriyor.
Kaynak: "Herhangi bir nedene bağlı ölüm riskini tahmin etmek için eritrosit yağ asidi parmak izinin kullanılması: Framingham Yavruları Kohortu", Michael I McBurney, Nathan L Tintle, Ramachandran S Vasan, Aleix Sala-Vila ve William S Harris, 16 Haziran 2021, The American Journal of Clinical Nutrition .
DOI: 10.1093/ajcn/nqab195
.............................................
Gençlik Pınarı: Kalori Azaltmak ve Günün Doğru Saatinde Yemek Yemek Daha Uzun Bir Ömre Yol Açar
Howard Hughes Tıp Enstitüsü tarafından14 Mayıs 2022
Fareler üzerinde yapılan yeni bir araştırmaya göre, yalnızca günün en aktif saatlerinde yemek yiyerek ve kalorisi düşük bir diyet uygulayarak çok daha uzun bir ömre sahip olabilirsiniz.
Çoğumuz, gençliğimizi ve canlılığımızı geri kazandıracak sihirli suyla dolu bir gençlik pınarı isteriz. Çok basit ve kolay ama ne yazık ki yok.
Uzun ömürlülüğün gerçek anahtarı, çoğumuz için basit ama kolay olmayan bir yoldur: daha az yemek. Çeşitli hayvanlar üzerinde yapılan çok sayıda çalışma, kısıtlı kalorili bir diyetin daha uzun ve sağlıklı bir ömre yol açabileceğini göstermiştir.
Fareler üzerinde yapılan yeni bir araştırmada, bilim insanları düşük kalorili beslenmenin %10 daha uzun bir ömre yol açtığını buldular. Ancak asıl keşifleri, düşük kalorili beslenmeyi zaman kısıtlamalı bir beslenmeyle (sadece günün en aktif zamanlarında, yani fareler için gece) birleştirdiklerinde hayvanların %35 daha uzun yaşamalarıydı.
Uzun ömürlülüğün bir reçetesi basit, hatta uygulanması kolay: daha az yemek. Kalori kısıtlaması, çeşitli hayvanlar üzerinde yapılan çalışmaların da gösterdiği gibi, daha uzun ve sağlıklı bir yaşama yol açabilir.
Yeni bir araştırma, vücudun günlük ritimlerinin bu uzun ömür etkisinde önemli bir rol oynadığını öne sürüyor. Howard Hughes Tıp Enstitüsü (HHMI) Araştırmacısı Joseph Takahashi ve meslektaşları, 5 Mayıs 2022'de Science dergisinde yayınlanan raporlarında, yalnızca günün en aktif saatlerinde yemek yiyen farelerin düşük kalorili diyetle beslenen farelerin yaşam sürelerini önemli ölçüde uzattığını bildirdi.
Ekibinin dört yıl boyunca yüzlerce fare üzerinde yaptığı çalışmada, düşük kalorili bir diyetin tek başına hayvanların ömrünü yüzde 10 uzattığı görüldü. Ancak farelere sadece en aktif oldukları gece vakitlerinde diyet uygulamak, ömürlerini yüzde 35 uzattı. Bu kombinasyon - düşük kalorili bir diyet ve gece beslenme programı - hayvanların tipik iki yıllık ortalama yaşam süresine dokuz ay daha ekledi. İnsanlar içinse eşdeğer bir plan, yemek yemeyi gündüz saatleriyle sınırlandıracaktı.
Fareler üzerinde çeşitli diyet planlarını test eden deneyler, hayvanların günlük oruç dönemleri olan düşük kalorili bir diyetle en uzun süre yaşadıklarını buldu. Kaynak: Fernando Augusto/http://made-for.studio
Teksas Üniversitesi Southwestern Tıp Merkezi'nden moleküler biyolog Takahashi, araştırmanın yalnızca günün belirli saatlerinde yemek yemeyi vurgulayan diyet planları etrafındaki tartışmayı çözmeye yardımcı olduğunu söylüyor. New England Journal of Medicine'de yakın zamanda yayınlanan bir araştırmanın bildirdiği gibi , bu tür planlar insanlarda kilo vermeyi hızlandırmayabilir , ancak daha uzun bir ömre yol açan sağlık yararları sağlayabilir.
Takahashi'nin ekibinin bulguları, metabolizmanın yaşlanmadaki kritik rolünü vurguluyor, diyor çalışmaya dahil olmayan Jean Mayer USDA Yaşlanma İnsan Beslenmesi Araştırma Merkezi'nden beslenme bilimcisi Sai Krupa Das. "Bu çok umut verici ve çığır açıcı bir çalışma," diyor.
Gençlik Pınarı
Onlarca yıllık araştırmalar, kalori kısıtlamasının solucanlardan ve sineklerden farelere, sıçanlara ve primatlara kadar çeşitli hayvanların yaşam süresini uzattığını ortaya koymuştur. Bu deneyler kilo kaybı, glikoz düzenlemesinde iyileşme, kan basıncında düşüş ve iltihaplanmada azalma olduğunu göstermektedir.
Ancak Das, laboratuvar ortamında yaşayıp hayatları boyunca ölçülü porsiyonlarda yiyecek yiyemeyen insanlarda kalori kısıtlamasını sistematik olarak incelemenin zor olduğunu söylüyor. Das, insanlarda kalori kısıtlamasının ilk kontrollü çalışması olan "Enerji Alımını Azaltmanın Uzun Vadeli Etkilerinin Kapsamlı Değerlendirmesi" (CALERIE) adlı araştırma ekibinde yer almıştı. Das, bu çalışmada kalori alımında mütevazı bir azalmanın bile yaşlanma belirtilerini azaltmada "dikkat çekici derecede faydalı" olduğunu söylüyor.
HHMI Araştırmacısı Joseph Takahashi'nin ekibi, günün doğru saatinde kalorisi kısıtlı bir diyet uygulamanın farelerin ömrünü uzatabileceğini keşfetti. Kaynak: Brandon Wade/AP Images for HHMI
Bilim insanları, kalori kısıtlamasının hücresel ve genetik düzeyde yaşlanmayı nasıl yavaşlattığını yeni yeni anlamaya başlıyor. Bir hayvan yaşlandıkça, iltihaplanma ile bağlantılı genler daha aktif hale gelirken, metabolizmayı düzenlemeye yardımcı olan genler daha az aktif hale geliyor. Takahashi'nin yeni çalışması, özellikle farelerin gece aktif dönemine denk gelen kalori kısıtlamasının, fareler yaşlandıkça bu genetik değişiklikleri dengelemeye yardımcı olduğunu buldu.
Zaman Meselesi
Son yıllarda, gün aşırı oruç tutma veya günde yalnızca altı ila sekiz saatlik bir süre boyunca yemek yeme gibi, aralıklı oruç olarak bilinen diyete odaklanan birçok popüler diyet planı ortaya çıktı. Kalorilerin, orucun ve günlük (sirkadiyen) ritimlerin uzun ömür üzerindeki etkilerini ortaya çıkarmak için Takahashi'nin ekibi, dört yıllık kapsamlı bir deney yürüttü. Ekip, her farenin tüm yaşamı boyunca ne zaman ve ne kadar yediğini kontrol etmek için otomatik besleyicilerle donatılmış yüzlerce fare barındırdı.
Farelerin bazıları istedikleri kadar yiyebildi, bazıları ise kalori alımını %30 ila %40 oranında kısıtladı. Kalori kısıtlamalı diyet uygulayanlar ise farklı beslenme programlarına göre beslendi. Ekip, düşük kalorili diyetle geceleri iki veya 12 saatlik periyotlarla beslenen farelerin en uzun yaşadığını keşfetti.
Sonuçlar, New England Journal of Medicine araştırmasının öne sürdüğü gibi, kilo vermeye yardımcı olmasa bile, zaman kısıtlı beslenmenin vücut üzerinde olumlu etkileri olduğunu gösteriyor . Takahashi, araştırmasının farklı beslenme programlarına tabi tutulan fareler arasında vücut ağırlığında herhangi bir fark bulmadığını belirtiyor; "Ancak, yaşam süresinde derin farklılıklar bulduk" diyor.
Baltimore'daki Ulusal Yaşlanma Enstitüsü'nde gerontoloji araştırmacısı olan Rafael de Cabo, Science dergisindeki makalenin "kalorilerinizi kısıtlasanız bile [doğru zamanlarda yemek yemiyorsanız] kalori kısıtlamasının tüm faydalarından yararlanamadığınızı gösteren çok zarif bir gösterge" olduğunu söylüyor.
Takahashi, kalori kısıtlamasının yaşlandıkça vücudun iç saatini nasıl etkilediğini öğrenmenin, bilim insanlarının insanların sağlıklı yaşam süresini uzatmanın yeni yollarını bulmalarına yardımcı olacağını umuyor. Bu, kalori kısıtlamalı diyetler veya bu diyetlerin etkilerini taklit eden ilaçlar yoluyla sağlanabilir.
Bu arada Takahashi, farelerinden bir ders alıyor: Kendi yemek yeme süresini 12 saatle sınırlandırıyor. Ancak, "Saatinizi hızlandırabilecek bir ilaç bulursak, bunu laboratuvarda test edip yaşam süresini uzatıp uzatmadığını görebiliriz," diyor.
Kaynak: "Erken başlangıçlı kalori kısıtlamasının sirkadiyen uyumu, erkek C57BL/6J farelerinde uzun ömürlülüğü teşvik eder" Victoria Acosta-Rodríguez, Filipa Rijo-Ferreira, Mariko Izumo, Pin Xu, Mary Wight-Carter, Carla B. Green ve Joseph S. Takahashi tarafından, 5 Mayıs 2022, Science .
DOI: 10.1126/science.abk0297
..............................................
İzolösin Paradoksu: Daha Fazla Yiyin, Daha Az Kilo Verin, Daha Uzun Yaşayın
Wisconsin-Madison Üniversitesi tarafından6 Ocak 2024
Son araştırmalar, tüm kalorilerin eşit olduğu düşüncesine meydan okuyarak, bir amino asit olan izolösinin diyetten çıkarılmasının önemli sağlık yararları sağlayabileceğini göstermektedir. Fareler üzerinde yapılan bu çalışma, artan kalori tüketimiyle bile yaşam sürelerinin uzadığını, kırılganlığın azaldığını ve kanser oranlarının düştüğünü göstermiştir. Bulgular, kalori sayısından ziyade diyet kompozisyonunun önemini vurgulamakta ve insan sağlığını iyileştirmek için olası diyet müdahalelerine işaret etmektedir.
Wisconsin Üniversitesi Tıp ve Halk Sağlığı Fakültesi'nden yapılan yeni bir araştırma, bir kalorinin sadece bir kalori olmayabileceğini öne sürüyor.
Bazı çevrelerde "bir kalori bir kaloridir" diye popüler bir söz vardır, ancak bilim bunun doğru olmayabileceğini gösteriyor. Aslında, bazı kalori türlerini daha fazla tüketirken aynı zamanda sağlığınızı da iyileştirmek mümkün olabilir.
Wisconsin Üniversitesi Tıp ve Halk Sağlığı Fakültesi'nde profesör ve metabolizma araştırmacısı olan Dudley Lamming, "Bir kalorinin sadece bir kalori olmadığını söylemeyi seviyoruz ," diyor . "Diyetinizin farklı bileşenlerinin kalori olarak işlevlerinin ötesinde bir değeri ve etkisi var ve birçok kişinin çok fazla tükettiği bir bileşen üzerinde çalışıyoruz."
Sağlıklı Yaşlanmada Amino Asitlerin Rolü
Lamming, yakın zamanda Cell Metabolism dergisinde yayımlanan fareler üzerinde yapılan yeni bir çalışmanın baş yazarıdır . Bu çalışmada, izolösin adı verilen tek bir amino asidin miktarının azaltılmasının , diğer faydalarının yanı sıra, farelerin yaşam sürelerini uzatabileceği, yaşlandıkça daha zayıf ve daha az zayıf hale getirebileceği, kanser ve prostat sorunlarını azaltabileceği ve tüm bunları farelerin daha fazla kalori tüketmesiyle yapabileceği gösterilmiştir.
Amino asitler proteinlerin moleküler yapı taşlarıdır ve Lamming ile meslektaşları bunların sağlıklı yaşlanmayla olan bağlantısıyla ilgilenmektedir.
Daha önceki bir araştırmada, UW-Madison Üniversitesi'nin Wisconsin Sağlık Araştırması'ndan elde edilen veriler, bilim insanlarına vücut kitle indeksi (yüksek olanlar daha fazla kilolu veya obezdir) yüksek olan Wisconsinlilerin, herkesin tüketmesi gereken temel bir amino asit olan izolösin'i daha fazla tüketme eğiliminde olduğunu göstermiştir. İzolösin, yumurta, süt ürünleri, soya proteini ve birçok et türü dahil olmak üzere gıdalarda bol miktarda bulunur.
Diyet Deneyleri ve Şaşırtıcı Sonuçları
Lamming ve UW-Madison'daki farklı disiplinlerden işbirlikçileri, sağlık etkilerini daha iyi anlamak için genetik olarak çeşitli fareleri ya dengeli bir kontrol diyeti, ya yaklaşık 20 amino asitlik bir gruptan düşük bir dengeli diyet versiyonu ya da diyetin izolösininin üçte ikisini kesecek şekilde formüle edilmiş bir diyetle beslediler. Çalışmaya yaklaşık 6 aylıkken (30 yaşında bir insana eşdeğer) başlayan fareler, istedikleri kadar yiyebildiler.
Lamming, "İzoleusin azaltılmış diyetle beslenen farelerin çok kısa sürede yağ kaybettiklerini, vücutlarının zayıfladığını, yağ kaybettiklerini gördük" diyor. Düşük amino asitli diyetle beslenen farelerin vücutları da başlangıçta zayıfladı ancak sonunda kilo ve yağlarını geri aldılar.
Diyet, Yaşlanma ve Hastalık Önlemenin Bağlantısı
Düşük izolösin diyetiyle beslenen fareler daha uzun yaşadılar; erkeklerde ortalama %33, dişilerde ise %7 daha uzun yaşadılar. Kas gücü ve dayanıklılığından kuyruk kullanımına ve hatta saç dökülmesine kadar uzanan 26 sağlık ölçütüne göre, düşük izolösin diyetiyle beslenen fareler uzun yaşamları boyunca çok daha iyi durumdaydı.
Çalışmaları Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından desteklenen Lamming, "Önceki araştırmalar, çok küçük farelerde düşük kalorili, düşük proteinli veya düşük amino asitli diyetlerle yaşam süresinin uzadığını göstermiştir," diyor . "Zaten yaşlanan farelerle başladık. Beslenme değişikliğinin, orta yaşa yakın bir zamanda başlasa bile, yaşam süresi ve 'sağlıklı yaşam süresi' dediğimiz şey üzerinde hâlâ bu kadar büyük bir fark yaratabileceğini düşünmek ilginç ve cesaret verici."
Lamming'e göre, düşük izolösinli diyet uygulayan fareler, çalışmadaki benzerlerinden önemli ölçüde daha fazla kalori tüketerek, muhtemelen daha az izolösin aldıklarını telafi etmeye çalıştılar. Ancak aynı zamanda çok daha fazla kalori yaktılar ve daha fazla egzersiz yaparak değil, metabolizmalarındaki ayarlamalar sayesinde daha zayıf vücut ağırlıklarını korudular.
Lamming, aynı zamanda kan şekeri seviyelerinin daha istikrarlı olduğunu ve erkek farelerde yaşa bağlı prostat büyümesinin daha az görüldüğünü söylüyor. Kanser, çalışmadaki çeşitli fare türleri için önde gelen ölüm nedeni olsa da, düşük izolösinli erkek farelerin tümör geliştirme olasılığı daha düşüktü.
Diyet amino asitleri, farelerde ve diğer hayvanlarda yaşlanma sürecinde bir kaldıraç görevi gören mTOR adlı bir genle ve vücudun soğuğa verdiği tepkiyi yöneten ve insan hastalar için potansiyel bir diyabet ilacı adayı olarak kabul edilen bir hormonla bağlantılıdır. Ancak düşük izolösin alımının çarpıcı faydalarının ardındaki mekanizma tam olarak anlaşılamamıştır. Lamming, yeni çalışmanın sonuçlarının gelecekteki araştırmaların nedenleri analiz etmesine yardımcı olabileceğini düşünüyor.
"Dişi farelerde erkek farelere kıyasla daha az fayda görmemiz, bu mekanizmaya ulaşmak için kullanabileceğimiz bir şey olabilir" diyor.
İnsan Beslenmesi ve Gelecekteki Araştırmalar İçin Sonuçlar
Sonuçlar ümit verici olsa da, insanların yaşamak için izolösine ihtiyacı var. Ve bir fare yemi şirketi tarafından önceden formüle edilmemiş bir diyetten önemli miktarda izolösini ayıklamak kolay bir iş değil.
Lamming, "Herkesi düşük izolösinli bir diyete geçiremeyiz," diyor. "Ancak bu faydaları tek bir amino aside indirgemek, biyolojik süreçleri ve belki de izolösin bloke edici bir ilaç gibi insanlar için olası müdahaleleri anlamamıza bir adım daha yaklaşmamızı sağlıyor."
Wisconsin Sağlık Araştırması, insanların izolösin alımının farklılık gösterdiğini, zayıf katılımcıların daha düşük izolösin içerikli bir beslenme düzenine sahip olma eğiliminde olduğunu göstermiştir. Lamming'in laboratuvarından elde edilen diğer veriler, aşırı kilolu ve obez Amerikalıların ihtiyaç duyduklarından önemli ölçüde daha fazla izolösin tüketiyor olabileceğini göstermektedir.
Lamming, "Daha sağlıklı yiyecekler ve genel olarak daha sağlıklı beslenmeyi seçerek, izolösin seviyesini fark yaratacak kadar düşürebiliriz" diyor.
Kaynak: Cara L. Green, Michaela E. Trautman, Krittisak Chaiyakul, Raghav Jain, Yasmine H. Alam, Reji Babygirija, Heidi H. Pak, Michelle M. Sonsalla, Mariah F. Calubag, Chung-Yang Yeh, Anneliese Bleicher, Grace Novak, Teresa T. Liu, Sarah Newman, Will A. Ricke, Kristina A. Matkowskyj, Irene M. Ong, Cholsoon Jang, Judith Simcox ve Dudley W. Lamming tarafından yazılan "İzolösinin diyetle kısıtlanması, genetik olarak heterojen farelerin sağlıklı yaşam süresini ve yaşam süresini artırır", 7 Kasım 2023, Hücre Metabolizması .
DOI: 10.1016/j.cmet.2023.10.005
.............................................
Kimyasal Bileşik Sağlıklı Yaşlanmayı Destekliyor - Yağ Kaybederken Kas, Güç ve Enerji Kazandırıyor
Pennington Biyomedikal Araştırma Merkezi tarafından7 Nisan 2022
Çalışma fareler üzerinde yürütülmüştür ve BAM15'in insanlar üzerindeki etkinliğini belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulacaktır. Ancak bulgular, özellikle hızla artan sayıda obez birey için yaşlı yetişkinlerin yaşam kalitesini iyileştirmede önemli sonuçlar doğurmaktadır.
BAM15, obezite sorunu yaşayan yaşlı farelerin yağ kaybederken kas, güç ve enerji kazanmalarına yardımcı oldu.
Yeni bir araştırmaya göre, yakın zamanda keşfedilen bir kimyasal bileşik, obez yaşlı farelerin kilo vermesine, kas ve güç kazanmasına, yaşa bağlı iltihabı azaltmasına ve fiziksel aktiviteyi artırmasına yardımcı oldu.
Journal of Cachexia, Sarcopenia and Muscle dergisinde yayımlanan çalışma , mitokondriyal bir ayrıştırıcı olan BAM15'in, sarkopenik obeziteyi veya yağ dokusunda artışla birlikte görülen yaşa bağlı kas kaybını önlediğine dair ilk kanıtı sağlıyor.
Pennington Biyomedikal Araştırma Merkezi Entegre Fizyoloji ve Moleküler Tıp Laboratuvarı Direktörü Christopher Axelrod, "Obeziteli genç yetişkinlerde kas kütlesi kaybı genellikle bir endişe kaynağı değildir. Ancak insanlar yaşlandıkça bu durum değişir. Sarkopenik obeziteye sahip yaşlı yetişkinlerde kas kaybı hızlanır. Daha az aktif hale gelirler. Sonuç olarak, düşme, felç, kalp hastalığı, daha düşük yaşam kalitesi ve erken ölüm riskleri yüksektir," dedi.
Mitokondriyal ayrışma, hücrenin enerji santralleri olan mitokondrilerin verimliliğini azaltır. Sonuç olarak mitokondriler daha fazla enerji yakar. BAM15 verilen yaşlı fareler yağ kaybetti, kas ve güç kazandı ve fiziksel aktivitelerini artırdı. Kaynak: Pennington Biyomedikal Araştırma Merkezi
Sarkopenik obeziteye özgü zayıflık ve kırılganlık, BAM15 verilen yaşlı farelerde (insan yaşına göre 60-65 yaş) telafi edildi. Hepsi obez olan farelere yüksek yağlı diyetler verildi. Buna rağmen, BAM15 verilen fareler kilo verdi, güçlendi ve daha aktif hale geldi.
“Bu veriler, mitokondriyal ayrıştırıcıların ileri yaşlarda sağlıklı yaşam süresini (kişinin sağlıklı olduğu süre) iyileştirmede önemli bir rol oynayabileceğini vurgulamaktadır.” John Kirwan, Ph.D.
BAM15 ile Kas Büyümesi ve Yağ Kaybı
Axelrod, "Genellikle kilo verdiğinizde kas da kaybedersiniz ve bazı durumlarda çok fazla kas kaybedebilirsiniz," dedi. "Bu çalışmada, yaşlı farelerin kas kütleleri ortalama %8, güçleri %40 artarken, yağlarının %20'sinden fazlasını kaybettiler."
BAM15, hücrenin enerji santralleri olan mitokondrileri daha az verimli hale getirerek çalışır. Sonuç olarak mitokondriler daha fazla enerji yakar. Araştırmacılar, BAM15'i mucize bir ilaç olarak tanımlamaktan çekiniyorlar. İnsanlar üzerindeki etkinliğini belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulacak.
Bununla birlikte, BAM15 ile ilgili bulgular, özellikle hızla artan sayıda obez birey için, yaşlı yetişkinlerin yaşam kalitesini iyileştirmede önemli çıkarımlara sahiptir. Sarkopenik obezitenin nedenlerini ve sonuçlarını önlemek, geciktirmek veya tersine çevirmek, insanların daha uzun ve daha sağlıklı yaşamalarını sağlayabilir.
Mitokondriyal Ayrıştırıcılarla Sağlık Süresinin Uzatılması
Pennington Biyomedikal İcra Direktörü Dr. John Kirwan, “Bu veriler, mitokondriyal ayrıştırıcıların ileri yaşlarda sağlıklı yaşam süresini (kişinin sağlıklı olduğu süre) iyileştirmede önemli bir rol oynayabileceğini gösteriyor” dedi.
BAM15, sağlık ve yaşlanmanın birçok temel belirleyicisini iyileştirir, bunlar arasında şunlar yer alır:
Hücrenin enerji santralleri olan hasarlı mitokondrilerin çıkarılması
Daha sağlıklı mitokondriler oluşturmak ve
Kas kaybıyla bağlantılı olan "inflammaging" veya yaşa bağlı iltihabı azaltmak
Kirwan, "Sağlıklı yaşam süresini uzatmak, yaşam süresini uzatmaktan bile daha önemli," dedi. "Diyelim ki bir insanın ömrüne 20 veya 30 yıl ekleyebiliyorsunuz. Yaşam kalitesi berbatsa bunun ne anlamı var?"
Kaynak: Wagner S. Dantas, Elizabeth RM Zunica, Elizabeth C. Heintz, Bolormaa Vandanmagsar, Z. Elizabeth Floyd, Yongmei Yu, Hisashi Fujioka, Charles L. Hoppel, Kathryn P. Belmont, Christopher L. Axelrod ve John P. Kirwan tarafından yazılan "Mitokondriyal ayrışma, iskelet kası mitofajisini ve kalite kontrolünü artırarak sarkopenik obeziteyi zayıflatır", 19 Mart 2022, Journal of Cachexia, Sarcopenia and Muscle .
DOI: 10.1002/jcsm.12982
.............................................
Yaşam Süresini Uzatmak: Bilim İnsanları Yaygın Olarak Bilinen Bir İlacın Potansiyel Yeni Kullanımını Keşfetti
Güney Kaliforniya Üniversitesi tarafından5 Mart 2025
USC Dornsife araştırmacıları, tıbbi tedavilerde kullanılan bir ilaç olan mifepristonun, rapamisine benzer şekilde mitofajiyi artırarak yaşam süresini uzatabileceğini keşfetti. Meyve sinekleri üzerindeki etkileri insanlara da yansırsa, yeni yaşlanma karşıtı tedavilere yol açabilir.
Mifepriston gebeliği sonlandırıcı progesteron reseptör antagonisti olan bir ilaçtır.
Bilim insanları, iyi bilinen bir ilacın potansiyel yeni bir faydasını tespit etti: Hasarlı mitokondrileri temizleyen süreç olan mitofajiyi iyileştirerek yaşam süresini uzatmak.
USC Dornsife Edebiyat, Sanat ve Bilim Fakültesi biyologlarının yeni araştırması, öncelikli olarak erken gebelikleri sonlandırmak için kullanılan bir ilaç olan mifepristonun aynı zamanda yaşam süresini uzatıcı özelliklere sahip olabileceğini öne sürüyor. Bu bulgular, yaşlanma karşıtı tedavilerin geliştirilmesine katkıda bulunabilir.
Cushing hastalığı ve bazı kanser türleri için de reçete edilen mifepristone, uzun ömürlülüğü artırmadaki potansiyel rolü nedeniyle bilimsel ilgi görmüştür. USC Dornsife'de biyolojik bilimler profesörü olan John Tower, meyve sinekleri üzerinde yaptığı bir çalışmada, mifepristone'un etkilerini, çeşitli hayvan türlerinde ömrü uzattığı bilinen bir başka ilaç olan rapamisinin etkileriyle karşılaştırmıştır .
Fly dergisinde yayınlanan çalışma, her iki ilacın da meyve sineklerinin yaşamlarını bağımsız olarak uzattığını ortaya koydu. Ancak birlikte kullanıldıklarında ek fayda sağlamadıkları ve yaşam sürelerini biraz kısalttıkları, bu da aynı biyolojik yoldan etki ettiklerini gösteriyor.
Mito-QC mitofaji raporlayıcısını ifade eden tek bir canlı yetişkin Drosophila. Kırmızı-yeşil oranının yüksek olması, mitofajinin daha yüksek olduğunu gösterir. Kaynak: John Tower/USC Dornsife Edebiyat, Sanat ve Bilim Fakültesi.
Mifepristone Yaşlanmayı Nasıl Etkiler?
Mifepriston ve rapamisinin ömrü nasıl uzatabileceğini anlamak için araştırmacılar mitofajiye odaklandı. Mitofaji, hasarlı veya işlevsiz mitokondrilerin (hücrenin enerji üreticileri) parçalanıp geri dönüştürüldüğü bir hücresel "temizlik" sürecidir. Bozulmuş mitofaji yaşlanma ve yaşa bağlı hastalıklarla ilişkilendirilirken, artan mitofajinin rapamisinin ömrü uzatıcı etkilerinde bir faktör olduğuna inanılmaktadır.
Araştırmacılar, meyve sineklerinde mitofajiyi ilk kez invaziv olmayan bir şekilde ölçebildiler. Mifepristonun mitofajiyi rapamisin ile aynı oranda artırdığını buldular.
Tower, "İnvaziv olmayan in vivo mitofaji testi yeni bir yöntem ve bulgularımız, mitokondriyal sağlığın iyileştirilmesinin her iki ilacın da yaşam süresini uzatmasında önemli bir rol oynayabileceğini gösteriyor." dedi.
Çeşitli tıbbi kullanımlar için halihazırda onaylanmış bir ilaç olan mifepristonun mitofajiyi artırabilmesi, yaşlanma karşıtı bir tedavi olarak potansiyeline işaret ediyor, diye ekledi Tower. Daha önce yaptığı araştırmalar ilacın yaşlanma karşıtı faydalarını göstermişti. Zaten onaylanmış olması nedeniyle, mifepristonun yaşlanma karşıtı klinik deneylerde yeniden kullanılması daha hızlı olabilir ve bu da yeni uzun ömür tedavilerinin geliştirilmesini hızlandırabilir.
Tower, meyve sineklerinde gözlemlenen etkilerin insanlarda da tekrarlanıp tekrarlanamayacağının gelecekteki araştırmalarla belirlenmesi gerektiğini söyledi. Eğer öyleyse, mifepriston yaşa bağlı hücresel gerilemeyi azaltmak için nispeten erişilebilir ve güvenli bir yol sunabilir ve uzun ömürlülüğü desteklemek için mitokondri sağlığını iyileştiren diğer tedavilerin önünü açabilir.
Referans: Gary N. Landis, Britta Baybutt, Shoham Das, Yijie Fan, Kate Olsen, Karissa Yan ve John Tower, 23 Ekim 2024, Fly .
DOI: 10.1080/19336934.2024.2419151
............................................
Bilim İnsanları İnsan Ömrünün Sınırını Aşmanın Bir Yolunu Buldu
Gero tarafından25 Mayıs 2021
İnsan yaşlanması, stresten daha yavaş kurtulma ile ilişkilidir. Fizyolojik verileri izleyen bilim insanları, dayanıklılığın yaşla birlikte azaldığını, sağlıklı bireylerde bile azaldığını ve insan ömrünün 120-150 yıl civarında sınırlanabileceğini buldular.
Singapur merkezli biyoteknoloji şirketi Gero'nun araştırma ekibi, New York, Buffalo'daki Roswell Park Kapsamlı Kanser Merkezi ile iş birliği yaparak, Nature'ın portföyündeki bir dergi olan Nature Communications'da , yaşlanma ile stresten kurtulma yeteneğinin kaybı arasındaki ilişkilere dair çalışmanın sonuçlarını sunan bir yayın duyurdu.
Son zamanlarda, deneysel müdahalelerle biyolojik yaşın tersine çevrilmesinin ilk umut verici örneklerine tanık olduk. Nitekim, birçok biyolojik saat türü, sağlıklı yaşam tarzlarını seçen veya sigara gibi sağlıksız yaşam tarzlarını bırakan kişiler için daha uzun yaşam yıllarını doğru bir şekilde tahmin ediyor. Ancak, aynı birey için biyolojik yaşın zaman içinde ne kadar hızlı değiştiği ve özellikle de geçici dalgalanmalar ile gerçek biyolojik yaş değişim eğilimi arasında nasıl bir ayrım yapılacağı hâlâ bilinmiyor.
Aynı deneklerden alınan birden fazla ölçümü içeren büyük biyomedikal verilerin ortaya çıkması, insanlarda yaşlanma sürecini anlamak ve ölçmek için bir dizi yeni fırsat ve pratik araç sunmaktadır. Biyoloji ve biyofizik uzmanlarından oluşan bir ekip, bireysel yaşlanma süreçleri boyunca fizyolojik indekslerin dalgalanmalarının dinamik özelliklerinin ayrıntılı bir analizinin sonuçlarını sundu.
Daha Yavaş İyileşme, Azalan Dayanıklılığın İşaretidir
Sağlıklı insan deneklerin oldukça dirençli olduğu, direnç kaybının ise kronik hastalıklar ve her türlü nedene bağlı ölüm risklerinin artmasıyla ilişkili olduğu ortaya çıktı. Stres sonrası denge başlangıç seviyesine ulaşma hızının yaşla birlikte kötüleştiği görüldü. Buna bağlı olarak, iyileşmek için gereken süre giderek uzadı. 40 yaşındaki sağlıklı yetişkinler için yaklaşık 2 hafta olan iyileşme süresi, 80 yaşındaki bireylerde ortalama 6 haftaya kadar uzadı. Bu bulgu, iki farklı biyolojik ölçüm türüne dayanan iki farklı veri setinde doğrulandı: bir yandan kan testi parametreleri, diğer yandan giyilebilir cihazlarla kaydedilen fiziksel aktivite seviyeleri.
Çalışmanın ilk yazarı ve Gero'daki mHealth projesinin başkanı Tim Pyrkov, "Fiziksel aktivite veri akışlarına dayalı dayanıklılık hesaplaması GeroSense iPhone uygulamasında uygulandı ve web tabanlı API aracılığıyla araştırma topluluğunun kullanımına sunuldu " yorumunu yaptı.
Bu eğilim ileri yaşlarda da devam ederse, ekstrapolasyon, insan vücudunun dayanıklılığının, yani iyileşme yeteneğinin 120-150 yaş civarında tamamen kaybolduğunu göstermektedir. Dayanıklılıktaki azalma, ciddi kronik hastalıkları olmayan bireylerde bile gözlemlenmiş ve fizyolojik indeks dalgalanmalarının aralığında artışa yol açmıştır. Yaşlandıkça, bir bozulmadan sonra iyileşmek için giderek daha fazla zamana ihtiyaç duyulur ve ortalama olarak optimal fizyolojik duruma yakın olmak için giderek daha az zaman harcarız.
En sağlıklı ve en başarılı şekilde yaşlanan bireylerde bile öngörülen dayanıklılık kaybı, son on yıllarda ortalama yaşam süresi istikrarlı bir şekilde artarken, neden maksimum yaşam süresinde belirgin bir artış görmediğimizi açıklayabilir. Fizyolojik endekslerdeki farklı dalgalanmalar, dayanıklılıktaki düşüşü etkilemeyen hiçbir müdahalenin maksimum yaşam süresini etkili bir şekilde artıramayacağı ve dolayısıyla insan ömründe yalnızca kademeli bir artışa yol açabileceği anlamına gelebilir.
İnsanlarda yaşlanma karmaşık ve çok aşamalı bir süreçtir. Bu nedenle, yaşlanma sürecini biyolojik yaş gibi tek bir sayıya sıkıştırmak zor olacaktır. Gero'nun çalışması, uzunlamasına çalışmaların yaşlanma sürecine yepyeni bir pencere açtığını ve gerobilimde ve yaşlanma karşıtı müdahalelerin gelecekteki klinik çalışmalarında kullanılmaya uygun, insan yaşlanmasının bağımsız biyobelirteçlerini ortaya çıkardığını göstermektedir.
"İnsanlarda yaşlanma, parçalanmanın eşiğinde çalışan karmaşık sistemlerde ortak olan evrensel özellikler sergiliyor. Bu çalışma, fizik bilimlerinden ödünç alınan kavramların, yaşlanmaya karşı güçlü müdahaleler üretmek için biyolojide yaşlanma ve kırılganlığın farklı yönlerini araştırmak amacıyla nasıl kullanılabileceğini gösteriyor," diyor Gero'nun kurucu ortağı ve CEO'su Peter Fedichev.
Yaşamı Uzatan Terapiler
Buna göre, dayanıklılık kaybının altında yatan temel neden olan yaşlanma sürecini durdurmadan hastalıkları önleyerek veya tedavi ederek güçlü bir yaşam uzatma mümkün değildir. Böyle bir müdahaleyi yasaklayan herhangi bir doğa yasası öngörmüyoruz. Bu nedenle, bu çalışmada sunulan yaşlanma modeli, sağlık ömrü üzerinde mümkün olan en güçlü etkilere sahip yaşam uzatıcı tedavilerin geliştirilmesine rehberlik edebilir.
"Gero ekibinin bu çalışması, uzunlamasına çalışmaların yaşlanma sürecini anlamak ve büyük biyomedikal verilerde insan yaşlanmasının biyobelirteçlerinin sistematik olarak belirlenmesi için yeni olanaklar sunduğunu gösteriyor. Araştırma, uzun ömürlülüğün ve gelecekteki yaşlanma karşıtı müdahalelerin sınırlarını anlamaya yardımcı olacak. Daha da önemlisi, çalışma, çoğu gelişmekte olan ülkede giderek artan sağlık ve yaşam süresi arasındaki uçurumu kapatmaya yardımcı olabilir," diyor Singapur Ulusal Üniversitesi'nde Biyokimya ve Fizyoloji alanında seçkin profesör olan Brian Kennedy.
"Bence bu çalışma kavramsal bir atılım çünkü insan ömründeki temel faktörlerin rollerini belirliyor ve ayırıyor - yaşlanma, ilerleyen dayanıklılık kaybı olarak tanımlanıyor ve yaşa bağlı hastalıklar, dayanıklılık kaybının ardından gelen "ölüm tetikleyicileri" olarak. Bu, yaşa bağlı hastalıkların en etkili önlenmesi ve tedavisinin bile, gerçek yaşlanma karşıtı tedaviler geliştirilmediği sürece ortalama yaşam süresini uzatabildiğini, ancak maksimum yaşam süresini uzatamadığını açıklıyor," diyor Roswell Park Kapsamlı Kanser Merkezi'nde Hücre Stres Biyolojisi Bölüm Başkanı ve bu çalışmanın ortak yazarlarından biri ve yaşlanma karşıtı tedavilerin geliştirilmesine odaklanan bir biyoteknoloji şirketi olan Genome Protection, Inc.'in kurucu ortağı olan Prof. Dr. Andrei Gudkov.
Harvard Tıp Fakültesi genetik profesörü David Sinclair, "Araştırma, iyileşme oranının yaşlanmanın önemli bir işareti olduğunu ve bu sayede süreci yavaşlatacak ve sağlıklı yaşam süresini uzatacak ilaçların geliştirilmesine rehberlik edebileceğini gösteriyor" yorumunu yaptı.
"Gero'nun araştırması, şaşırtıcı bir şekilde, yaşlanmanın önerilen bir biyobelirteci olan insan dayanıklılığının benzer bir niceliğine ulaşıyor. Bu nicelik, iki çok farklı veri türüne dayanıyor: bir yandan kan testi parametreleri, diğer yandan giyilebilir cihazlar tarafından kaydedilen fiziksel aktivite seviyeleri. Ticari giyilebilir cihazlardan elde edilen veriler de dahil olmak üzere, Kişi Tarafından Oluşturulan Sağlık Verilerinin, yaşlanma gibi yaşam boyu sağlık olaylarına ışık tutmada etkili olacak, bireysel ve uzunlamasına sağlık profilleri oluşturmaya nasıl yardımcı olabileceğini görmek için çok heyecanlıyım." - Evidation Health'in Kurucu Ortağı ve Baş Veri Bilimcisi Luca Foschini yorumladı.
İki Yaşlanma Belirteci
Yazarlar, insan ömrünün zaman ölçeklerindeki fizyolojik parametrelerin dinamiklerini en az iki parametre kümesiyle tanımladılar. İlki, genellikle biyolojik yaş olarak adlandırılan anlık bir değerdir ve bu çalışmada Dinamik Organizma Durum Endeksi (DOSI) ile örneklendirilmiştir. Bu nicelik, stres, yaşam tarzları ve kronik hastalıklarla ilişkilidir ve standart bir kan testinden hesaplanabilir.
Diğer parametre olan dayanıklılık ise yeni bir parametre olup organizmanın durum dalgalanmalarının dinamik özelliklerini yansıtıyor: DOSI değerinin streslere yanıt olarak ne kadar çabuk normale döndüğünü bildiriyor.
Yaşlanma ne zaman başlar?
Fizyolojik parametrelerdeki yaşa bağlı değişiklikler doğumdan itibaren başlar. Ancak, yaşamın farklı evrelerinde çeşitli parametreler farklı şekillerde değişir; örneğin, aynı yazarların 2018'de Aging US'de yayınlanan önceki çalışmalarına bakınız .
Nature Communications çalışmasından elde edilen veriler, büyüme evresi (çoğunlukla 30 yaşına kadar tamamlanır ve Geoffrey West'in evrensel büyüme teorisini takip eder) ile yaşlanma arasında iyi bir farklılaşma olduğunu göstermektedir. 40 yaş ve üzeri dönemde yaşlanma, fizyolojik endekslerin referans değerlerinden yavaş (doğrusal, alt-üssel) bir sapma olarak kendini gösterir.
Biyolojik Yaş Ne Sıklıkla Ölçülmelidir?
Fizyolojik parametreler doğal olarak belirli bir denge seviyesi etrafında dalgalanmalara tabidir. Glikoz seviyeleri yemek yedikten sonra yükselir ve düşer, uyku saatleri her gün biraz farklıdır. Ancak, aynı kişi için bir dizi ölçümden oluşan uzunlamasına bir veri seti toplanabilir ve ortalama seviyelerin bireyler arasında farklı olduğu gözlemlenebilir. Dayanıklılık da tekrarlanan ölçümler gerektirir, çünkü dayanıklılığı hesaplamak için iyileşmenin tam olarak ne zaman sağlandığını bilmek gerekir.
Daha da önemlisi, dayanıklılık, tekrarlanan ölçümlerin ne sıklıkla alınması gerektiği konusunda da kullanışlı bir kılavuz sağlar. Genel bir kural olarak, sağlam biyolojik yaş tayini için gereken gözlem süresi, birden fazla stres ve iyileşme olayını kapsamalıdır. En sağlıklı bireyler için böyle bir gözlem süresi birkaç ay sürer ve yaşla birlikte artmalıdır. Bu süre zarfında, sağlam bir biyolojik yaş tayini, iyileşme süresi başına birkaç veri noktası, yani ideal olarak birkaç günde bir ölçüm gerektirir.
Giyilebilir Teknoloji Devreye Giriyor
2021 yılında yüksek (günde bir kez veya daha iyi) örnekleme oranına ulaşmanın tek pratik yolu mobil/giyilebilir sensör verilerini kullanmaktır.
Yazarlar başka bir makalede giyilebilir/mobil sensör verilerine odaklandılar. GeroSense adını verdikleri "giyilebilir DOSI" geliştirdiler ve doğrulama testlerini Pyrkov ve ark. Aging (Albany NY) 13.6 (2021): 7900 adlı çalışmada bildirdiler . GeroSense, dayanıklılığı hesaplamak için kullanılabilir. Bir nüfus çalışması, dayanıklılık kaybı belirtileri gösteren birey sayısının yaşla birlikte katlanarak arttığını ve Gompertz ölüm oranı yasasıyla (1827'de B. Gompertz'in tüm nedenlere bağlı ölüm oranının her 8 yılda bir ikiye katlandığını ilk kez gözlemleyen kişi) eşleşen bir oranda her 8 yılda bir ikiye katlandığını göstermektedir.
Kaynak: "Kan belirteçlerinin uzunlamasına analizi, giderek artan dayanıklılık kaybını ortaya koyuyor ve insan yaşam süresi sınırını öngörüyor", Timothy V. Pyrkov, Konstantin Avchaciov, Andrei E. Tarkhov, Leonid I. Menshikov, Andrei V. Gudkov ve Peter O. Fedichev, 25 Mayıs 2021, Nature Communications .
DOI: 10.1038/s41467-021-23014-1
..............................................
SciTechDaily
İletişim
Bize ulaşmak için aşağıdaki bilgileri kullanın.
Hİzmetler
Tıbbi Sorumluluk Reddi (Disclaimer):
Bu web sitesinde sunulan tüm içerikler yalnızca bilgilendirme amacı taşır. Sunulan bilgiler, profesyonel tıbbi tanı, tedavi ya da tavsiye yerine geçmez. Web sitesinde yer alan sağlık bilgilerinin, tıbbi karar verme sürecinizde tek başına kullanılmaması gerekir. Herhangi bir sağlık sorununuzda, şikâyetinizde ya da tedavi ihtiyacınızda mutlaka bir doktor veya ilgili uzman sağlık profesyoneline danışınız. Bu sitede yer alan bilgilerin kullanımından doğabilecek herhangi bir doğrudan ya da dolaylı zarardan dolayı site sahibi veya yazarlar sorumluluk kabul etmez.
© 2025 İlkiz Açıkalın
