"Bitkisel Kozmetik"

Otoimmün Hastalıklar, Kronik İnflamasyon ve Kronik Dejeneratif Hastalıkların Ortak Patogenezi:

Dr. Aleksi

10/19/20256 min oku

Otoimmün Hastalıklar, Kronik İnflamasyon ve Kronik Dejeneratif Hastalıkların Ortak Patogenezi:

Fonksiyonel Tıp Perspektifiyle Bilimsel Bir Değerlendirme

1. Otoimmünite Nedir?

Otoimmün hastalıklar, bağışıklık sisteminin “kendi” doku ve organlarını yanlışlıkla “yabancı” olarak algılaması sonucu ortaya çıkan kronik enflamatuvar tablolardır. Normalde bağışıklık sistemi bizi dış tehditlerden korur; ancak otoimmün süreçte bu sistem, yönünü kaybeder ve bedenin kendi yapılarına saldırır.
Tıpta bugün 80’den fazla otoimmün hastalık tanımlanmıştır (örnekler: Hashimoto tiroiditi, Romatoid artrit, Sistemik lupus eritematozus, Tip 1 diyabet, Multipl skleroz, Çölyak hastalığı, Psöriyazis). ICD-10’da bu hastalıkların her biri ayrı kodlarla tanımlansa da, temel patofizyoloji çoğunda ortaktır.

2. Bağışıklık Disfonksiyonunun Biyokimyasal Temelleri

Bağışıklık sisteminin dengesi, üç ana eksen üzerine kuruludur:

  • Bağırsak bariyeri ve mikrobiyota dengesi

  • Mitokondriyal enerji üretimi ve antioksidan kapasite

  • Nöro-endokrin-immün iletişim ağı (kortizol, insülin, tiroid hormonları, sitokinler)

Bu eksenlerden biri bozulduğunda bağışıklık sistemi “sapmaya” başlar.
Örneğin geçirgen bağırsak bariyeri (leaky gut) nedeniyle gıda antijenleri ve toksinler kana karıştığında, immün sistem bu yabancı yapıları hedef alır; ama moleküler benzerlik nedeniyle dokular da yanlışlıkla hedef haline gelir (moleküler mimikri).
Bu, otoimmünitenin biyokimyasal başlangıç noktasıdır.

3. Kronik Enflamasyonun Oluş Mekanizmaları

Enflamasyon, vücudun onarım cevabıdır. Akut durumda yararlıdır; ancak uyarı kaynağı ortadan kalkmazsa kronikleşir ve artık yıkıcı hale gelir.
Bu durumda:

  • Pro-enflamatuvar sitokinler (TNF-α, IL-6, IL-1β) sürekli salgılanır,

  • Oksidatif stres artar,

  • Mitokondrilerde enerji üretimi düşer, serbest radikal birikimi artar.

Kronik enflamasyon, hücre zarlarını, DNA’yı ve proteinleri oksidatif hasara uğratarak yaşlanma ve dejeneratif hastalık süreçlerini tetikler.
Böylece otoimmün hastalıklarla birlikte kalp-damar, nörodejeneratif ve metabolik hastalıklar da aynı “yangın zemininde” gelişir.

4. Toksin Yükü, Emilim ve Detoksifikasyonun Rolü

Modern yaşamda pestisitler, ağır metaller, plastik türevleri (BPA, ftalatlar) ve işlenmiş gıdalardaki katkılarla toksin yükü her geçen gün artmaktadır.
Karaciğer, böbrek, deri ve bağırsak gibi detoks organları yetersiz kaldığında, toksinler dokularda birikerek bağışıklık sistemini uyarır.
Bu kronik uyarım, “sessiz inflamasyon” olarak tanımlanır.
Fonksiyonel tıp bu süreci bir “bağışıklık karmaşası” olarak görür:
vücut dış toksinleri temizleyemez, iç toksik atıklar birikir, oksidatif stres artar ve bağışıklık sistemi hedef şaşırır.

5. Metabolik ve Nöroimmün Etkiler: Otoimmüniteye Giden Yol

İnsülin direnci, leptin direnci, hipotiroidi, kronik stres ve mitokondriyal enerji düşüklüğü, bağışıklık sisteminin regülasyonunu bozar.
Kortizol fazlalığı veya eksikliği, T-hücre dengesini değiştirir; bu durum özellikle Hashimoto tiroiditi ve MS gibi hastalıkların alevlenmesine zemin hazırlar.
Aynı zamanda, bağırsak-beyin ekseni üzerinden stres, mikrobiyota dengesizliği (disbiyozis) ve inflamasyon birbirini sürekli besleyen bir üçgen oluşturur.

6. Fonksiyonel Tıbbın Yaklaşımı: Neden Değil Sonuç Odaklı Tıbbın Ötesi

Klasik tıp, hastalıkları organ ve laboratuvar bulgularına göre kodlar;
fonksiyonel tıp ise şu soruyu sorar:

“Bu tabloya neden olan sistemsel bozukluk nerede başladı?”

Bu yaklaşımda hedef, sadece belirtileri baskılamak değil, temel nedenleri onarmaktır:

  • bağırsak bariyerini güçlendirmek,

  • detoksifikasyon kapasitesini artırmak,

  • hücre enerji metabolizmasını yeniden dengelemek,

  • stres-hormon-immün sistem iletişimini düzeltmek.

Kısacası amaç, “bozulan homeostazı” yeniden kurmaktır.
Her bireyin biyokimyasal, genetik ve çevresel özellikleri farklı olduğundan tedavi de kişiselleştirilmelidir.

7. Sonuç: Homeostazın Yeniden İnşası

Otoimmün ve dejeneratif hastalıklar, aslında tek bir biyolojik dengenin farklı yansımalarıdır.
Bağışıklık sisteminin yönünü şaşırması; toksik yük, stres, beslenme yanlışları, mitokondriyal zayıflık ve bağırsak bariyer bozukluğunun ortak sonucudur.

Fonksiyonel tıp, bu tabloya bütüncül bakar:
hücreden organa, organdan bedene, bedenden zihne uzanan bir iyileşme döngüsü kurmayı hedefler.
Çünkü sağlık, yalnızca hastalığın yokluğu değil;
vücudun denge hâlidir — homeostazın bilgeliğidir.

Fonksiyonel Tıp Perspektifinden Bütüncül Bir Değerlendirme

Otoimmün hastalıklar, bağışıklık sisteminin kendi dokularını “yabancı” gibi algılayarak saldırıya geçmesiyle ortaya çıkan, genetik ve çevresel faktörlerin birlikte rol aldığı kompleks hastalıklardır. Normalde organizmayı korumakla görevli bağışıklık sistemi, bu durumda hedef şaşırır; kendi hücrelerine karşı antikorlar üretir ve kronik enflamasyon süreci başlatır.

Otoimmün Hastalıkların Tanı Kodları (ICD-10)

Aşağıda tıpta tanımlanmış bazı otoimmün hastalıklar yer almaktadır:

Hastalık ICD-10 Kodu

Romatoid Artrit M06

Sistemik Lupus Eritematozus (SLE) M32

Multipl Skleroz G35

Hashimoto Tiroiditi E06.3

Graves Hastalığı E05.0

Tip 1 Diyabet E10

Sjögren Sendromu M35.0

Sedef Hastalığı (Psoriasis) L40

Çölyak Hastalığı K90.0

Skleroderma M34

Myastenia Gravis G70.0

Autoimmün Hepatit K75.4

Pernisiyöz Anemi D51.0

Vitiligo L80

Görüldüğü gibi bağışıklığın hedefi her bireyde farklı bir organ veya doku olabilir; ancak bu hastalıkların ortak patogenezsel kökü, bağışıklık sisteminin dengeyi (immün toleransı) yitirmesidir.

Ortak Patogenez: Kronik Enflamasyon ve Fonksiyonel Bozulma

Modern araştırmalar, otoimmün ve kronik dejeneratif hastalıkların “tek bir genetik kader” değil, kronik sistemik inflamasyonun farklı organlarda yansıyan sonuçları olduğunu göstermektedir.

Fonksiyonel tıp yaklaşımı, bu sürecin sadece genetik yatkınlıkla açıklanamayacağını; asıl belirleyici etkenin vücut fonksiyonlarının bozulması ve toksik yükün artması olduğunu vurgular.

1. Bağışıklık Sisteminin Aşırı Uyarılması

  • Çevresel toksinler, ağır metaller, pestisitler, endüstriyel kimyasallar ve gıda katkıları immün sistemi sürekli uyarır.

  • Bu uyarılar, bağırsak mukozasında geçirgenliğe (“leaky gut”) neden olarak antijenlerin kana geçmesine ve immün sistemin kendi dokularına benzer yapıdaki molekülleri hedef almasına yol açar (moleküler taklit teorisi).

2. Detoksifikasyon ve Boşaltım Sistemlerinin Yetersizliği

  • Karaciğer, böbrek, lenfatik sistem ve bağırsaklar; toksinlerin atılmasında görev yapar.

  • Bu organların detoks kapasitesi azaldığında reaktif oksijen türleri (ROS) ve serbest radikaller artar.

  • Oksidatif stres, hem DNA hem de hücre zarını hasara uğratarak bağışıklık dengesini bozar.

3. Metabolik Atıkların Birikimi ve İnflamatuar Yük

  • Enerji metabolizması sırasında oluşan mitokondrial yan ürünler (örneğin süperoksit, lipid peroksitler) birikirse, dokularda sessiz inflamasyon başlar.

  • Bu durum, mitokondriyal disfonksiyon, insülin direnci ve yağ oksidasyonu bozuklukları ile birleştiğinde bağışıklık sistemi kronik olarak aktive olur.

4. Emilim ve Mikrobiyota Bozuklukları

  • Fonksiyonel tıp, “bağırsak-beyin-immün ekseni”ni merkeze alır.

  • Mikrobiyotadaki dengesizlik (disbiyozis), hem besin emilimini hem de immün regülasyonu bozar.

  • Bu süreç, otoimmünite için tetikleyici bir ortam yaratır.

5. Kronik Stres ve Nöroimmün Etkileşim

  • Kortizol ve stres hormonlarının kronik yüksekliği, immün hücrelerin aktivasyonunu baskılar ama aynı zamanda tolerans kaybına neden olur.

  • Bu, otoimmün hastalıkların sık olarak duygusal stres dönemlerinde ortaya çıkmasını açıklar.

Fonksiyonel Tıbbın Bütüncül Yaklaşımı

Klasik tıp genellikle hastalıkları organ veya semptom düzeyinde izole eder — örneğin “tiroid hastalığı” veya “eklem iltihabı” olarak tanımlar.
Fonksiyonel tıp ise şu soruyu sorar:
“Bu bağışıklık dengesizliği neden başladı ve hangi sistemsel bozulma buna yol açtı?”

Bu yaklaşımda hedef:

  • Kök nedeni bulmak,

  • Vücut fonksiyonlarını yeniden dengelemek,

  • Hücresel düzeyde homeostazı sağlamaktır.

Temel Müdahale Alanları:

  1. Bağırsak sağlığını düzeltmek (mikrobiyota, geçirgenlik, probiyotik-prebiyotik denge)

  2. Detoksifikasyonu güçlendirmek (karaciğer, lenf, böbrek destekleri)

  3. Antioksidan ve antiinflamatuar beslenme (bitkisel ağırlıklı, rafine şekerden fakir diyet)

  4. Stres yönetimi ve sirkadiyen ritim düzeni

  5. Mitokondri fonksiyonlarını desteklemek (koenzim Q10, magnezyum, B vitaminleri, omega-3)

  6. Toksin maruziyetini azaltmak (plastikler, ağır metaller, kimyasal kozmetikler)


Fonksiyonel tıp bize şunu hatırlatır:

“Hastalık bir düşman değil, vücudun dengeyi yeniden kurma çabasıdır.”

Otoimmünite ya da kronik inflamasyon bir organın değil, tüm sistemin yardıma ihtiyacı olduğunun sessiz bir çağrısıdır. Bu çağrıyı susturmak değil, anlamak ve dengeye geri dönmek sağlığın gerçek yoludur.