"Bitkisel Kozmetik"
Panteizm '' Varlık-Bilinç-Öz''
Bütünün her parçası, bütünü yeniden doğurur.
Dr. Aleksi
10/20/20252 min oku


Panteizm, Tanrı’nın evrenden ayrı değil, bizzat evrenin kendisi olduğu görüşüdür. Yani Tanrı bir varlık değil, varoluşun kendisidir. Her atomda, her canlıda, her düşüncede, aynı ilahi özün farklı biçimlerde tezahür ettiğini savunur.
Panteizme göre Tanrı, dışarıda hükmeden bir yaratıcı değil; her şeyin içinde, her şey olarak var olan bilinçtir.
Evren Tanrı’nın değil, Tanrı evrenin ta kendisidir. Bu bakış, Tanrı’yı soyut bir “öteki” olmaktan çıkarır; taşta, insanda, yıldızda, atomda aynı bütünlüğün farklı titreşimleri olarak görür.
Bu nedenle panteizmde dua bir sesleniş değil, varoluşla senkronize olma halidir; Tanrı’ya değil, Tanrı’da yaşanır.
Bir Sierpinski üçgenini düşün:
Üçgenin her köşesi Varlık – Bilinç – Öz’ü temsil eder.
Bu üçgen sonsuz kez kendi içinde yinelenir; her küçük üçgen, bütüne benzer ama bütünden ayrı değildir.
Her alt üçgen, evrendeki bir varlığı — bir taş parçasını, bir yıldızı, bir insanı — temsil eder.
Hepsi aynı ilahi desenin küçük bir yankısıdır.
Ne kadar küçülürsen küçül, desen değişmez; çünkü Tanrı’nın özü her ölçekte aynıdır.
Bu, panteizmin fraktal doğasını anlatır: > “Bir zerreyi anlayan, evrenin bütün geometrisini çözer.”
Panteist bakışta Tanrı, bir merkezde oturan hükümdar değil, kendini sonsuza kadar yansıtan bir bilinç geometrisidir.
Her varlık o geometrinin bir köşesi, bir yankısı, bir izdüşümüdür.
Bir fraktal gibi, evrenin her parçası bütünün tüm bilgisini taşır — tıpkı DNA’nın tek bir hücrede tüm bedeni saklaması gibi.
Tanrı burada “yaratıcı” değil, kendini sürekli yaratan bir süreçtir.
Fraktal üçgenler sonsuzlukta çoğalırken, her biri aynı kaynaktan doğar, aynı merkeze döner.
Panteizm, “Tanrı her yerdedir” demez — “Her şey Tanrı’dır” der.
Ve fraktal üçgenlerin diliyle bu şu demektir:
> “Bütünün her parçası, bütünü yeniden doğurur.”
