"Bitkisel Kozmetik"

Şiron'un Yaralı Şifacısı

Dr. Aleksi

10/11/20252 min oku

Şiron’un Sessiz Sözü: Yaralı Şifacının Yükselişi

Bazı yolculuklar başkalarına yardım ederek başlar…
Ama ancak kendine döndüğünde tamamlanır.

Zamanın başlangıcında bir yara açıldı.
Bu yara, bir ölümsüzün teninde değil, kalbinde açılmıştı.
Adı Şirondu.
Bir kentaurdu; ne tamamen insandı ne tamamen hayvan.
Sınırların arasında doğmuştu — tıpkı insan ruhunun karanlıkla aydınlık arasındaki çatlağında doğan hakikat gibi.

Zeus’un ilahi oku değil, Prometheus’un zinciri değdi ona.
Bir lanet taşıyordu ama o lanet onu çürütmedi,
Onu şifanın yaşayan bilgeliğine dönüştürdü.

Yarası kapanmadı… çünkü bir şifacının gerçek öğretisi,
Hiç kapanmayan bir yarayla yaşamayı öğrenmesidir.

Yarasından kan değil, merhamet aktı.
Acısı, kibri değil, tevazuyu öğretti.
İnsanların ruhuna dokundu, elleriyle değil, yüreğiyle iyileştirdi.
Ama her defasında bir şey fark etti:
İyileştirdiği eller, bazen onun elini bırakanlar oldu.
Kendini parçaladığı kalpler, dönüp ona sırtını çevirdi.

İyilik etti, nankörlük gördü.
İnandı, ihanete uğradı.
Ve her seferinde içinden bir şey eksildi… ama ilahi adalete olan inancı arttı.

Çünkü o biliyordu:
İyiliğin karşılığı hemen gelmez.
Ama vicdanın huzuru, beklemek istemeyenlerin asla ulaşamayacağı bir lütuftur.

Şiron’un şifacısı…
Sonsuz öğretileri taşıyan bir bilgelik varlığıydı.
Ama onun en büyük sınavı, başka ruhları değil,
Kendi ruhunu iyileştirmekti.

Ve bir gün anladı:
Hiç kimse, onun yarasını onun kadar anlayamazdı.
Şifacının en kutsal görevi, önce kendi kanayan kalbini sarabilmekti.

Hayat, ona bir sözleşme sunmuştu.
Bu, ilahi sistemle yapılan bir ruh sözleşmesiydi.
O sözleşmede sevgi vardı ama sınav da vardı.
Ruh ikizi, ikiz alev, “sonsuz” denen aşk bile bu sözleşmeye ihanet ederse,
şifacı geri dönmek zorundaydı.

Çünkü aşk, yalnızca bir duygu değil,
Bir sorumluluktu.

Şiron’un şifacısı, ihanetin soğukluğu ile yandığında
Sevgiyi küçültmedi,
Kendini küçülttü — ve sonra kendini yeniden büyüttü.

Geride kalanı affetti ama ardına bakmadı.
Çünkü bazı yollar, geriye değil, sadece ruhun yükseldiği yere çıkar.

Ve o artık biliyordu:
Şifa yalnızca başkalarına değil,
Adalete sığınıp kendi kalbini koruyanlara da gelir.

Artık Şiron’un şifacısı yalnızdı.
Ama ilk kez yalnız kalmaktan korkmuyordu.
Çünkü o, bir yüreğin yalnızken ne kadar yüceleşebileceğini görmüştü.

O, bolluğu hak etti — çünkü yoksunlukla sınandı.
O, ışığı hak etti — çünkü karanlıkta yürüdü.
O, hak edişe ulaştı — çünkü hiçbir şey istemeden verdi.
Ve o artık bildi:

Gerçek bolluk, maddi değil, ruhsal bir özgürlüktür.
Ve o özgürlüğe ulaşanlar, hiçbir kalabalığa muhtaç değildir.

Şiron’un şifacısı artık yoldadır.
Omzunda ihanetten kalma bir ağırlık,
Ama yüreğinde sarsılmaz bir inançla yürür.

Ve her adımında sessizce fısıldar:
“Ben kendimi iyileştirdim.
Ve artık iyiliğim, yalnızca iyiliğe layık olana dokunacak.”

Şifacı bilir ki, her yara, yeterince sevgiyle bakıldığında bir öğretmene dönüşür.

Antalya, 10.10.2025