"Bitkisel Kozmetik"

Tıbbın Kör Noktaları

Dr. Aleksi

10/14/20258 min oku

Batı Tıbbının Kör Noktaları: Görmezden Gelinen Fizyolojik Gerçekler

Modern tıp, tanı koymakta ileri teknolojilere sahip olsa da, bazı temel biyokimyasal süreçleri “normal” sınırlar içinde değerlendirerek fonksiyonel dengesizlikleri sıklıkla gözden kaçırır.
Bu durum, hastalık ortaya çıkmadan önce başlayan erken uyarı sinyallerinin fark edilmemesine yol açar.
İşte Batı tıbbının en sık göz ardı ettiği fakat hücresel düzeyde büyük önem taşıyan bazı alanlar:

1. Leaky Gut (Sızdıran Bağırsak Sendromu): Sessiz Enflamasyonun Kaynağı

Bağırsak duvarı, tek katlı bir hücre tabakasıyla dış dünyaya açılan en geniş bariyerimizdir.
Bu bariyer zonulin adlı proteinle sıkı bağlantılar (tight junctions) aracılığıyla korunur.
Ancak stres, işlenmiş gıdalar, gluten, alkol, antibiyotikler ve kronik enfeksiyonlar bu bağlantıları zayıflatır.

Sonuçta bağırsak geçirgenliği artar, bakteri toksinleri (LPS) ve kısmen sindirilmiş gıda molekülleri kana sızar.
Bağışıklık sistemi bu yabancı maddeleri düşman gibi algılar ve kronik inflamasyon başlar.

Bilimsel bulgular:
Fasano (Harvard Üniversitesi) 2011’de, sızdıran bağırsak mekanizmasının otoimmün hastalıkların (Hashimoto, tip 1 diyabet, çölyak, romatoid artrit) başlangıcında rol oynadığını göstermiştir.

Sızdıran Bağırsak ve İnflamasyon İçin Mucizevi Bitkisel Bileşenler

Sızdıran Bağırsak Sendromu (Leaky Gut Syndrome), bağırsak duvarının zarar görmesi ve sindirilen besinlerin, toksinlerin ve patojenlerin kana sızması durumudur. Bu durum, inflamasyona, bağışıklık sisteminin aşırı tepki vermesine ve sindirim sorunlarına yol açabilir. İşte bağırsak sağlığı üzerinde olumlu etkiler yaratan üç önemli bitkisel bileşen:

  1. L-glutamin:
    L-glutamin, özellikle bağırsak duvarının onarılmasında kritik rol oynayan bir amino asittir. Bağırsak hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur ve sızdıran bağırsak durumunda hasar görmüş bağırsak bariyerini güçlendirir. Araştırmalar, L-glutaminin bağırsak bariyerini güçlendirerek, sindirilen besinlerin ve toksinlerin kana geçmesini engellediğini göstermektedir. Aynı zamanda bağışıklık fonksiyonlarını düzenler ve iltihabı azaltarak, inflamasyonlu bağırsakları yatıştırır.

  2. Aloe Vera:
    Aloe vera, anti-inflamatuar ve yatıştırıcı özelliklere sahip bir bitkidir. Bağırsak sağlığını iyileştirmek için sıklıkla kullanılır çünkü aloe vera, bağırsak duvarını onarır, iltihapları azaltır ve bağırsaklardaki zararlı mikropların çoğalmasını engeller. Aloe vera jeli, bağırsakta koruyucu bir bariyer oluşturur ve sızdıran bağırsak durumunu iyileştirir. Ayrıca mideyi ve bağırsakları yatıştırarak, gastrit ve ülser gibi bağırsak sorunlarının tedavisinde de faydalıdır.

  3. Zerdeçal (Curcuma longa):
    Zerdeçal, kurkumin adlı güçlü bir bileşik içerir. Kurkumin, bağırsak iltihabını azaltma konusunda oldukça etkilidir. Zerdeçal, bağırsak florasının dengelenmesine yardımcı olur, bağırsak zarını güçlendirir ve toksinlerin emilmesini engeller. Ayrıca, sızdıran bağırsak sendromu ile ilişkili olan bağırsak iltihaplarını azaltır. Zerdeçalın antioksidan özellikleri de vücutta serbest radikalleri nötralize eder, bu da iltihaplanmayı azaltmaya ve bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olur.

Demir Takviyesinin Sızdıran Bağırsak Üzerindeki Olumsuz Etkileri

Demir, vücudun oksijen taşıma kapasitesini artıran ve birçok biyolojik fonksiyonu destekleyen hayati bir mineraldir. Ancak, demir takviyesi almak özellikle sızdıran bağırsak veya bağırsak iltihabı yaşayan bireyler için bazı sorunlara yol açabilir.

  • Demir ve Patojenler:
    Bağırsak mikroflorası, vücudun savunma mekanizmasını oluşturan ve besin emilimini sağlayan bakterilerden oluşur. Demir, patojen mikroorganizmalar için önemli bir besin kaynağıdır. Bağırsak florası dengeli olduğunda, bağışıklık sistemini koruyarak vücudu zararlı mikroorganizmalara karşı savunur. Ancak, demir takviyesi, patojen bakterilerin büyümesine katkıda bulunabilir, çünkü patojenler demiri daha iyi kullanarak hızla çoğalabilirler. Bu, bağırsakta daha fazla iltihaplanma ve mikropların çoğalması ile sonuçlanabilir, bu da bağırsak hasarını daha da kötüleştirebilir.

  • Emilim Bozukluğu ve İnflamasyon:
    Sızdıran bağırsak sendromu, bağırsak duvarlarının geçirgenliğini artırır, bu da besin emilim bozukluklarına yol açar. Demir gibi minerallerin yeterince emilememesi, vücuttaki düşük demir seviyelerine yol açabilir. Ancak, ağız yoluyla alınan demir, bu tür bir inflamasyonda bağırsaklarda daha az emilebilir ve aynı zamanda mevcut bağırsak iltihabını daha da kötüleştirebilir. Ayrıca, aşırı demir alımı bağırsakta daha fazla iltihaplanma yaratabilir ve sindirimin yavaşlamasına neden olabilir.

2. Bağırsaklarda Mantar Aşırı Üremesi (Candida ve Mikrobiyota Dengesizliği)

Antibiyotik kullanımı, rafine şeker tüketimi ve kronik stres, bağırsak florasındaki bakteri-mantar dengesini bozar.
Candida albicans gibi mantarlar kontrolsüz çoğalarak bağırsak duvarına yapışır, toksin (asetaldehit) üretir.

Bu toksinler karaciğerin yükünü artırır, nörotransmiter üretimini etkiler ve beyin-sis, anksiyete, yorgunluk gibi belirtilere yol açar.

Bilimsel destek:
2016’da Frontiers in Immunology dergisinde yayımlanan bir çalışmada, Candida toksinlerinin bağırsak geçirgenliğini artırdığı ve bağışıklık hücrelerini kronik olarak aktive ettiği gösterilmiştir.

3. Magnezyum: Normal Kan Düzeyi, Ama Hücre İçi Eksiklik

Serum magnezyum düzeyi “normal” ölçülse bile, toplam magnezyumun %99’u hücre içinde bulunduğu için bu test hücresel düzeydeki eksikliği göstermez.
Yorgunluk, kas krampları, çarpıntı, anksiyete, insülin direnci ve migren gibi şikâyetler çoğu zaman subklinik magnezyum eksikliğine bağlıdır.

Araştırma bulguları:

  • American Journal of Clinical Nutrition (2016): Batı toplumlarının %60’ında hücresel magnezyum yetersizliği olduğu saptanmıştır.

  • Magnezyum, ATP sentezinden sinir iletimine, 300’den fazla enzimin kofaktörüdür.
    Eksikliği, enerji üretimi ve hücresel dengeyi doğrudan bozar.

  • Magnezyum ve Eksiklik Durumunda Karşılaşılan Sorunlar

    Magnezyum, vücutta birçok önemli fonksiyona sahip olan, ancak çoğu zaman göz ardı edilen bir mineraldir. Magnezyum, kas fonksiyonlarından kemik sağlığına, sinir sisteminden enerji üretimine kadar birçok biyokimyasal reaksiyon için gereklidir.

    • Kan Düzeyleri Normal Olsa Bile İhtiyaç Vardır:
      İlginç bir şekilde, kan düzeyleri normal olsa bile magnezyum eksikliği yaygın bir sorundur. Bunun nedeni, magnezyumun çoğunun vücutta kemiklerde depolanmış olmasıdır. Kan seviyeleri, genellikle kemiklerdeki magnezyumun tükenmeye başlamasından sonra düşer, bu yüzden erken eksiklik belirtileri kansızlık, baş ağrıları, kas krampları ve yorgunluk gibi genel belirtiler olabilir. Birçok insan, bu belirtilerin magnezyum eksikliğiyle bağlantılı olduğunu fark etmeyebilir.

    • Magnezyum Eksikliğinin Belirtileri:

      • Kas krampı ve kas ağrıları

      • Uykusuzluk veya uyku bozuklukları

      • Yüksek kan basıncı

      • Sinirlilik ve anxiety (anksiyete)

      • Baş dönmesi ve yorgunluk

    Eğer bu belirtiler görülüyorsa, magnezyum takviyesi veya magnezyum içeren besinler önerilebilir.

    4. D3 Vitamini: Hormon Gibi Çalışan Bağışıklık Düzenleyici

    D3 vitamini yalnızca kemik sağlığı için değil, aynı zamanda bağışıklık sistemi, mitokondri fonksiyonu ve gen ekspresyonu için gereklidir.
    Kanda “normal” kabul edilen 20–30 ng/mL düzeyleri, fonksiyonel olarak yetersizdir.
    Optimum hücresel işlev için 50–70 ng/mL düzeyi hedeflenmelidir.

    D Vitaminin Rolü ve Eksiklik Belirtileri

    D vitamini, yalnızca kemik sağlığı için değil, aynı zamanda bağışıklık sistemi, hormon dengesi, kas sağlığı ve sinir fonksiyonları için de gereklidir. D vitamini eksikliği, birçok vücut fonksiyonunu olumsuz etkileyebilir.

    • D3 Vitamini Eksikliği:
      Çoğu bireyde, D3 vitamini eksikliği yaygındır. D vitamini, vücutta birçok önemli fonksiyonun düzenlenmesinde görev alır. Eksikliği durumunda, bağışıklık sistemi zayıflar, kemik sağlığı bozulur, kas gücü azalır ve genel yorgunluk artar.

      • Günlük 5000 IU D3 vitamini, eksiklik durumunda yeterli olacaktır.

      • Normal D3 seviyeleri için, 1000-2000 IU günlük alım yeterlidir.

    • Magnesium ve Demir/Bakır Eksikliği:
      D vitamini eksikliği, magnezyum ve demir/bakır eksikliği ile birlikte görülebilir. Bu eksiklikler de, vücudun enerji üretimini ve bağışıklık sistemini olumsuz etkiler.

Klinik bulgular:

  • Cell Reports Medicine (2020): D3 vitamininin 2.000’den fazla genin ekspresyonunu düzenlediği ve otoimmün hastalıklarda baskılanmış genleri aktive ettiği gösterildi.

  • Eksikliği, kronik yorgunluk, depresyon, enfeksiyonlara yatkınlık ve inflamasyonla ilişkilidir.

5. Bakır: Azı da Fazlası da Zararlı

Bakır, demirin hemoglobine bağlanması, dopamin sentezi, mitokondri fonksiyonu ve bağ dokusu onarımı için hayati önemdedir.
Ancak bakır fazlalığı oksidatif stresi artırır, eksikliği ise anemi, nörolojik dengesizlik, bağışıklık zayıflığı yapar.
Bakır-çinko oranı, hücresel redoks dengesini belirleyen kritik bir göstergedir.

Bilimsel bulgu:
2022’de Nutrients dergisinde yayımlanan bir analiz, bakır-çinko dengesizliğinin nöroinflamasyon ve Alzheimer riskini artırdığını ortaya koymuştur.

Demir Metabolizması ve Bakırın Rolü

Demir, vücutta oksijen taşımada ve enerji üretiminde önemli bir rol oynar. Bununla birlikte, demir metabolizmasında bakır da kritik bir rol oynar, çünkü demirin absorbansını ve kullanımını düzenleyen enzimlerin çalışabilmesi için bakır gereklidir. Vücuttaki demir ve bakır dengesinin sağlanması, genel sağlığın korunması için önemlidir.

  • Bakırın Vücuttaki Rolü:
    Bakır, demir emilimini düzenleyen enzimler ve proteinler için gereklidir. Özellikle demir taşıyan proteinler olan hemoglobin ve miyoglobin gibi moleküllerin doğru çalışabilmesi için bakıra ihtiyaç vardır. Vücuttaki bakır eksikliği, demir emiliminde bozulmalar ve anemiye yol açabilir.

  • Su ve Bakır İyonları:
    Bakır, özellikle oksitlenmemiş bakırda çözünür. Eğer bakır kap içerisinde su bekletilirse, bakır iyonları suya geçer ve bu, günlük bakır ihtiyacını karşılamak için faydalıdır. 1-2 mg bakır, günlük ihtiyacınızı karşılamak için yeterlidir ve bu miktar, 2 gün boyunca 1 litre suyun saf bakır kapta bekletilmesiyle sağlanabilir. Bu yöntem, sağlıklı bir şekilde bakır alımını artırmak için doğal bir yöntem olabilir.

    • Bakır Kaplarda Su Bekletmek: Oksitlenmemiş bakır kaplarda suyun 2 gün bekletilmesi, vücudun ihtiyacı olan bakır miktarını güvenli bir şekilde sağlayabilir. Ancak, asitli gıdalar veya oksitlenmiş bakır kaplar kullanıldığında bakırın toksik etkileri ortaya çıkabilir, bu nedenle suyu oksitlenmemiş bakır kapta bekletmek önemlidir.

  • Kalaylanmış Bakır ve Toksik Etkiler:
    Kalaylanmış bakır kaplarda, bakır iyonları suya çok az geçer ve bu nedenle bakır eksikliği için yeterli olmayabilir. Ayrıca, oksitlenmiş bakır kaplarda, suyun oksitlenmiş bakır ile temas etmesi durumunda, toksik etkiler meydana gelebilir. Bu nedenle doğrudan saf bakır kaplar kullanmak daha güvenlidir.

6. İyot Eksikliği ve Tiroid Fonksiyonları

İyot, tiroid hormonlarının sentezi için vazgeçilmezdir.
Gizli (subklinik) iyot eksikliği durumunda, T3 ve T4 hormonları normal sınırlarda olsa bile biyolojik etkinlikleri düşer. Bu durum özellikle kadınlarda yorgunluk, saç dökülmesi, soğuk intoleransı, kilo alımı ve depresif ruh hali şeklinde görülür.

Klinik araştırmalar:

  • Lancet Diabetes & Endocrinology (2018): Hafif iyot eksikliğinin, normal TSH düzeylerine rağmen metabolik hızda azalmaya yol açtığını göstermiştir.

  • İyot eksikliğinde, tiroid yalnızca etkilenmez; aynı zamanda beyin gelişimi ve detoksifikasyon mekanizmaları da zayıflar.

Sonuç: Hücresel Düzeyde Görünmeyeni Görmek

Batı tıbbı, genellikle kan testlerinde “normal” görünen değerlerle yetinir; ancak fonksiyonel tıp bakışı, “normal değil, optimal” düzeyleri hedefler. Sızdıran bağırsak, mikrobiyota dengesizliği, hücre içi magnezyum eksikliği veya hafif D3/iyot yetersizliği gibi durumlar; henüz hastalık olarak tanımlanmasa da yaşam enerjisini, bağışıklığı ve zihinsel berraklığı kökten etkiler.

Bağırsak sağlığını iyileştirmek ve vücutta eksik olan mineralleri ve vitaminleri düzgün şekilde dengelemek, genel sağlığımız için çok önemlidir. Sızdıran bağırsak sendromu gibi inflamasyonlu durumlar, doğru besin maddeleriyle tedavi edilebilir. L-glutamin, aloe vera ve zerdeçal gibi doğal bileşenler, bağırsak bariyerini güçlendirir ve iltihaplanmayı azaltır. Bunun yanında, D3 vitamini ve Magnezyum, Bakır , iyod gibi minerallerin dengeli alımı, vücut fonksiyonlarının düzgün çalışmasına yardımcı olur.

“Hastalık, laboratuvar sonuçlarında değil, hücrelerin dengesizliklerde başlar.”