"Bitkisel Kozmetik"
Yoga ve Sıfır Noktası: Rajas ve Tamas'ı Dengeleyip Bilinçli Hâle, -Sativa'ya- Geçmek.
Sükûnet .çerisinde, nefesle bedenindeki tüm bağları çözdüğünde, Guna'ları aşarak öze dokunursun. Varlığın üç niteliği içinde yüzerken ile, Viveka (ayırt edebilme) yetisi seni Sat'ın, yani yaratığın ve var olanın saf bilincine çağırır.
Dr. Aleksi & S. Tükeler
11/23/20258 min oku


Yoga ve Sıfır Noktası: Rajas ve Tamas'ı Dengeleyip Bilinçli Hâle -Sativa'ya- Geçmek.
Samkhya (Hint) felsefesine göre; patlamadan (big bang) sonra beliren alem, kendi içinde üç niteliğe sahiptir. Bu üç nitelik bir ağ şeklinde birbirleriyle bağlantılı ve iç içedir. Bu iç içelik ve bağlantılı hal maddenin bütününü oluşturur. Bu sebeple tanımlayabileceğiniz ve gördüğünüz her maddede bu nitelikler doğası gereği bulunmaktadır.
Siz kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Enerjik mi ? Yorgun mu? Maraton koşmaya hazır mısınız? Yoksa yorganın altına girmek mi istiyorsunuz? Ya da belki ikisinin arasında dengeli, merkezlenmiş bir ruh hali mi?
Ayurveda'ya (Hindistan'ın geleneksel tıp bilimi) göre gunalar, yaratılıştan gelen doğanın üç temel niteliğidir.
Ancak bunları günlük hareketlerimize ve anlarımıza nadiren bağlar veya bağlarız! Duygularımız, odaklanmamız, düşüncelerimiz ve eylemlerimiz, her an sistemimizde hakim olan guna'ya tabidir.
Guna: Doğa’nın Üç Niteliği ?
Hint felsefesine göre yaşamın, doğanın içerisindeki üç nitelik; Tamas, rajas ve satva'dır. Bunlara guna adı verilir.
Rajas tutku, yüksek, hareketli, faaliyet, eylem. Harekete bağımlı, endişeli ve odaklanamamış bir zihinle bizimledir. Eylem, hareket, tutku ve zihnin aktif olan halidir. Raj kökünden türeyen rajas, parlamak anlamına gelmektedir. Rajas aynı zamanda doğası gereği acı barındırır. Bu acı ise; karma planında olan veya deneyimlenmesi gereken olgulara kabul veremeyen kişilerin direnmesiyle gerçekleştirdiği eylemlerden kaynaklanmaktadır. Eğer madde harekette ve eylemdeyse, dikey bir dinamikteyse bu maddenin rajas halinde bulunmasından kaynaklanır.
Yani Rajas – korur, hareketlilik ve enerji verir, uyumu bozar. Çok fazla rajas, rahatlayamayacağımız veya gevşeyemeyeceğimiz anlamına gelir. Bazen net göremeyiz; alan veya berraklık yoktur. Yoga, bu durumu kontrol altına almada gerçekten faydalıdır (sizi çok zorlayan bir uygulama yapmadığınız sürece). Bilinçli nefes egzersizleri ve yavaş hareketler, rajas'ın serbest bırakılmasına yardımcı olur.
Tamas karanlık, durağan, bitkin, eylemsizlik (atalet). Tamas kendisini yanılgı, inatçılık, tembellik, kayıtsızlık ve depresyonda gösterir. Uyku hali, atalet, karanlık ve uyuşukluk. Eğer madde yatay bir dinamikteyse, hareketsiz ve eylemde bulunmuyorsa bu maddenin tamas halidir. Bu halin kelime kökeni; ‘Tam’ perişan olmak ve yok olmak anlamındadır.. Uykuya dalmak istiyorsanız harika, peki ya kalkıp aktif olmanız gerekiyorsa? Ya da belki zihnin konsantre olmak ve odaklanmak için berraklığa ihtiyacı vardır ama ağır ve donuk hisseder. Depresyon bu durumla karakterizedir. (Beden veya zihin) etkileşime girememe veya değişim gösterememe, bizi tamas'ta geride tutar.
Satva her ikisinin dengede olduğu saf, dinginlik hali (doğruluk, saflık, potansiyel bilinç, saf bilinç). Odaklanmış, sukûnet içerisinde, tam bir konsantrasyon sağlamış zihin. Şeyler ya harekette eylemdedir ya da hareketsiz ve yatay bir dinamiktedir. Maddenin üçüncü niteliğinde ise dengede olan bir hal söz konusudur. Madde içinde barındırdığı iki potansiyeli (rajas ve tamas) denge halinde tezahür ettiriyordur. Yani Sattva yaratır, algılar, uyum sağlar ve dengeler. En çok ulaşmayı umduğumuz şey budur: Mutluluk ve memnuniyet yaşamak. Yoganın her zaman ulaşmaya çalıştığı durum budur.
Gunaların işlevleri tamamen birbirine bağlı ve tutarlıdır ve her zaman dinamik bir etkileşim içindedir. Değişirler ve nadiren durağandırlar. Yoga ve Ayurveda, Sattva'nın ruhsal gelişimin gerçekleşmesini sağlayan üstün bir nitelik olarak gelişimini vurgular. Aynı zamanda şifanın gerçekleşebileceği durumdur.
Yaratık ve varlık anlamına gelen ‘Sat’ kökünden türeyen sattva “denge, uyum, parlaklık ve hafifliktir.” Rajas’ın aksine acısız olan bir haldir. Yapılacak, gidilecek bir yerin ve arzunun olmadığı bir haldir. Bir denge ve kabulleniş halidir. Yoga’da ulaşmaya çalıştığımız işte bu satvik hal'dir. Bu demek değil ki hep satvik olacağız, hepsi bize ait, hepsine yeri geldiğinde ihtiyacımız var. Zaman zaman biri baskın olacak, biz bunu yönetmeyi öğreneceğiz. Sabah gözlerimizi açtığımızda kendimizi nasıl hissediyoruz, hangi duygular içerisindeyiz, düşüncelerimiz neler, burun deliklerimiz açık mı, hangisi açık, vücudumuzu izleyelim ağrı var mı, kaslarımız ne durumda sıktığımız bir yer var mı? Baktık, burun deliklerimizden biri kapalı, hemen diğer yöndeki omuzumuzun üzerine dönüp bir müddet orada kalalım ta ki burun deliğimiz açılana kadar. Duyguya bakalım hey ne güzel bir gün, güneş açmış neşesi içerisinde miyiz yoksa öff yine aynı döngü hiç yataktan çıkmak istemiyorum mu diyoruz. Mutsuzluk duygusu mu var, neşe duygusuyla mı uyandık. Her şeyin bizim için ayarlandığına, düzen içerisine sokulduğuna inanarak tam bir güven duygusuyla uyanmak nasıl hissettirir? Her şey yeniden, sıfırdan başlıyor hissi de olabilir. İşte burada gunalar devreye giriyor. Yataktan çıkmak istemediğimiz hâl tamasik, yerinde duramadığımız hiçbir şeye bakmadan doğruca yataktan fırladığımız hâl rajazik, durup baktığımız izlediğimiz, sakin nefeslerle neler olup bittiğinin farkında olduğumuz hâl satvik. Başka bir örnek diş fırçalamak olabilir. Diş macununu ortasından bastırarak fırçaya sıktık yarısı lavaboya döküldü. Dişlerimize götürdük kavga eder gibi hızla ve güçle fırçalamaya başladık, ağzımıza suyu aldık çalkaladık, tükürdük, fırça bir yerde macun bir yerde fırladık çıktık, aklımızda bir sonra yapacaklarımız, dişimizi mi fırçaladık farkında bile değiliz, belki aynada kendimizi bile görmedik, ferahlık duygusunu hissettik mi? Hoş geldin rajas. Kalktık ayaklarımızı sürükleyerek banyoya gittik, aman şimdi kim diş fırçalayacak tüpü al aç, kapat bu bile zor dedik, tamasiğin dibine vurmuşuz. İşte “idealimiz” geliyor. Fırçaya macunu ihtiyacı olduğu kadar sıktı, her bir adımın, anın farkında, fırçanın elindeki temasının, ağzına götürdüğünde macunun kokusunun, dişlerinin üzerinde gezdirirken nasıl fırçaladığının ve ferahlık duygusunun farkında. Hadi hatırlamaya çalışalım, biz bu sabah dişimizi nasıl fırçaladık? Ben hatırlayamadım, sadece bir ara dilimin üzerini de temizlediğimi hatırlıyorum. Burada yanlış anlaşılmasın satvik hali ideal, olması gerektiği gibi, mükemmel kavramlarıyla karıştırmayalım. İtiraf edeyim, bu gereklilikler, meliler, malılar bana göre değil. Nitelikleri tam olarak anlayabilmek için bu örnekleri seçtim. Sonrasında bir tütün sarıp koyu kahve eşliğinde içmiş olabiliriz. Yatağımızı düzeltip üstümüzü değiştirerek, yudum yudum sıcak bir çay içip yoga pratiğimize, meditasyon oturuşumuza geçmiş, bahçemize, bitkilerimize bakıp onlarla ilgilenmiş ya da kendimizi televizyonun karşısındaki koltuğa atıp öylece kalmış da olabiliriz.
Artık bulabiliyoruz değil mi gunaları (?) Yiyeceklerimizi, içeceklerimizi de bu şekilde değerlendirebiliriz. Bunun için koskoca bir ayurveda külliyatı var değil mi? Kahve rajazik, bitki çayı satvik diyebiliriz, çok kesin bir yargı olur, çünkü bunların hepsi kişilere ve durumlara göre değişim gösterebiliyor. Tamasik yapıdaki bir anımızda küçük bir kahve bizi canlandırabilir. Önemli olan bize nasıl etki ediyor bilincinde olmak ve bunu kullanarak ilerlemek. İzleyebilme yetisini kazanmış, kahve bana iyi geliyor diyen birine hayır zararlı diyemeyiz. Kahve o anda iyi geldi, öğleden sonra bir tane daha içti, akşam içti, sonrasında kalp çarpıntısı oldu, hâlâ kahve bana iyi geliyor diyorsa bu durumda zihin engelleyicilerine bakmak lazım.
Bazen inandıklarımıza körü körüne bağlanır, kesin sınırlar çizeriz. Biri fark edip söylediğinde bir sürü “amalarla” çıkarız karşısına ve tam bu noktada yoga devreye girer. Asanaları uygularken bedenimizle bağ kurmaya başladığımızda tek tek hangi kasımızı sıktığımızı fark edip nefes yardımıyla orayı bırakabiliriz. Hatta yıllar sonra bile, iyi yaptığımızı düşündüğümüz bir asanada, örneğin çocuk duruşunda bir anda hala sağ kürek kemiğimizi sıktığımızı görebiliriz. Asanalar izlemeyi öğretir. Sonrasında zihnimizdeki düşünceleri izlemeye başlarız. Ne kadar da kalıplar oluşturmuşuz. Ben şunu sevmem, bunu severim, bu iyi, bu kötü birçok sınırlı ikilikler… Bu bilinçli izleyebilme halinde, arada başka şeyler olabileceğini fark eder, sınırsız ihtimaller havuzuna dalar, bedenimizle beraber zihnimizi de esnetiriz.
Basit matematik bilgimle gunaları birbirine zıt, aynı zamanda birbirini tamamlayan nitelikler olarak görüyorum. Tamas eksi iki, rajas artı iki ve ikisini birbirinden çıkarttığımızda sıfıra ulaşıyoruz. Sıfır noktası Satva olsun. Rajas olmazsa, tamastan çıkamayız. Satvaya ulaşabilmek için her ikisine de ihtiyaç var. Bu üç guna her şeyin içinde mevcut. Güzel bir benzetmesi var Swami Prabhavananda’nın; “Satva güneş ışığında, rajas fışkıran yanardağda, tamas ise bir granit kütlesinde hakim.”
Sattva'ya yardımcı olmak ve bizi mutluluğa ve dengeye geri getirmek için ne yapabiliriz?
Yoga ve Ayurveda, sattva'ya ulaşmanın birçok yolunu ele alır; sadece pratikte değil, yaşam tarzında da. Mevsimsel değişiklikleri ve doğanın etkisini anlamak, gunalarla çalışmanın bir diğer yönüdür.
Gunalar, elementleri (elementler bir başka yazının konusu) öğrenmek kadar önemli. Kendimizi fark etmemizde ve yönlendirmemizde bu bilgiyi kullanacağız (hayat kurtaran bilgi). Bu nitelikler tüm canlılarda var. Tüm yaşamda, maddede hatta gezegenlerde bile. (Mars retrosunda neler olacağını biliyorsunuz.)
3 Guna ile ifade edilen nitelikleri iyi anladığımızda, duygu durumlarımızı analiz edebildiğimizde yukarıda belirttiğim matematik formülünü kullanarak hayatımıza geçirebiliriz. Umutsuz, çaresiz ya da tembellik yaptığımız anlarda tamasdayız, çıkış yolumuz rajasın enerji, şevk ve çoşkusu. Gün içerisinde birçok ruh hali arasında geçiş yaparız. Yoga çalışmalarıyla, özellikle meditasyonla zihnimizi izlemeyi öğrendiğimizde ayırt edebilme (viveka) yetimiz gelişir. Böylece düşündüğümüz şeylerle, duyu organlarımızın algılarıyla, duygu durumumuzu oluşturduğumuzun farkına varırız. Tam burada Pema Chödrön’ den bahsetmeden geçemeyeceğim, harika bir sözü var.“ Çoğumuz için en zor zamanlar, kendimize yaşattığımız kötü zamanlardır.” Düşünce bu kadar güçlüyse daha iyisini yapabiliriz. İzleyelim, fark edelim, aksiyon alalım ve dönüştürelim. Yaşamdaki her şeye nüfuz etmiş olan rajası, taması yok saymayalım, görelim ve o müşfik satvik hale geçiş için kucaklayalım. Sonrasında belki bu üç gunayı da aşarak maya perdesinin ötesine geçebiliriz.
Sükûnet .çerisinde, nefesle bedenindeki tüm bağları çözdüğünde, Guna'ları aşarak öze dokunursun.
Varlığın üç niteliği içinde yüzerken ile, Viveka (Ayırt Edebilme) yetisi seni Sat'ın, yani yaratığın ve var olanın saf bilincine çağırır.
Namaste!...
İletişim
Bize ulaşmak için aşağıdaki bilgileri kullanın.
Hİzmetler
Tıbbi Sorumluluk Reddi (Disclaimer):
Bu web sitesinde sunulan tüm içerikler yalnızca bilgilendirme amacı taşır. Sunulan bilgiler, profesyonel tıbbi tanı, tedavi ya da tavsiye yerine geçmez. Web sitesinde yer alan sağlık bilgilerinin, tıbbi karar verme sürecinizde tek başına kullanılmaması gerekir. Herhangi bir sağlık sorununuzda, şikâyetinizde ya da tedavi ihtiyacınızda mutlaka bir doktor veya ilgili uzman sağlık profesyoneline danışınız. Bu sitede yer alan bilgilerin kullanımından doğabilecek herhangi bir doğrudan ya da dolaylı zarardan dolayı site sahibi veya yazarlar sorumluluk kabul etmez.
© 2025 İlkiz Açıkalın
